Ekleme
Tarihi: 04 Eylül 2014 - Perşembe
“Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (Tevbe: 9/109)
Analar ne evlatlar doğurmuş! Kur’an’ı on beş asırdır hiç kimsenin anlamadığı şekilde anlıyor, kimsenin bakamadığı cihetten yorumluyor ve insanlığın idrakine sunuyorlar!
Kur’an üzerine dikkatleri yoğunlaştırmak gibi ilk bakışta masum ancak, Peygamber Sünneti’ne kendi sözleri kadar değer vermeyen yanlışlığı içinde barındıran bir “Kur’an’cılık” yapılmaya çalışılıyor.
Hangi konuda bir şey söylemeye çalışsanız hemen “Kur’an’da yok!” diyorlar. Yanlış konuştuğunuz için mahcup oluyorsunuz. Bu ilim dehalarına “Ama bu konuda şu ayet var!” dediğinizde “O ayetin anlamı öyle değil!” cevabını alıyorsunuz.
“Bu konuda Hz. Peygamber (sav)’in şu sözü var ve tevatür derecesinde…” sözü ağzınızdan daha çıkmadan hattı cevabın alnınıza yapışıyor.
İçiniz burkuluyor, bu güne kadar mükemmel şekilde tasnif ve tedvin edildiğini duyduğunuz “Hadis Külliyatı”nın kendi sözleri kadar bile değeri yokmuş meğer…
Düşünüyorsunuz: “Acaba bunlar bizi Kur’an’la mı aldatıyorlar?” fakat buna inanmaya gönlünüz elvermiyor.
Kendinizden şüphe ediyorsunuz da bunlardan edemezsiniz, şüphe etmek istemiyorsunuz… İlmin kıymetini hatırlıyorsunuz, bunca çabanın, bunca uykusuz gecelerin boşa geçirildiğine gönlünüz yatmıyor. Ama ortada içinize sinmeyen şeyler var az-çok dini tahsil gördüğünüz için.
Dört Mezhep İmam’ının aynı konuda hem fikir olduğu meselelerde bile fetva, hüküm bildiğinizin tersi çıkıyor.
Yeni bir konuda araştırma yaptığınız her defasında bunlarla karşılaşıyorsunuz. Bu güne kadar doğru bildiğiniz şeyler yanlış çıkıyor. Şüpheye düşüyorsunuz. Bundan önceki âlimlere sitem ediyorsunuz. Aldatılmışlık hissine kapılıyorsunuz.
“Arkadaş bu adamların düşündüklerini siz niye düşünemediniz?” demeniz geçiyor içinizden. Bir de İslâm’ı tam bilmeyenler takılıyor aklınıza… Eyvah! Yazık olacak onlara!
Dini konularda kafaları allak-bullak olacak!
Bir bakacaklar ki aynı konuda iki zıt görüş. Öncekilerin isimlerinin önünde bir unvan da yok. Ama bu gün hayatta olan, medyanın gözdesi olanların önünde Prof, Dr. vb. unvanlar var. Nefis de şimdikilerin söylediğine meylediyor.
Öyle ya: (Bunlara göre) Cuma namazı yok, Başörtüsü farz değil, baş açık namaz kılınabilir, dövme yaptırmak caiz, Geçmişlerin ruhuna hatim okumak diye bir şey yok, Esas olan kalbin temiz olması ibadet semboliktir. Allah ve ahirete inanan günümüz kitap ehli de cennete girecek vs. vs.
Müslüman toplumun ferasetine güveniyorsunuz. Her ne kadar dine duyarsız gibi görünseler de “sahip oldukları dini bilgiye” dört elle sarılmaları şimdilik iyi bir gösterge gibi gözüküyor.
Ama gençler için böyle değil, tehlikeye açık bir durumdalar. Hem şeytan, nefis bir taraftan ayartmaya çalışıyor, hem de kötü arkadaşlar her türlü zehri bulaştırmaya çalışıyor. Bir de dini konulardaki birbirine zıt cevaplar içinden çıkılmaz bir girdaba sürüklüyor.
Allah yardımcıları olsun!
Hem üzülmeye de gerek yok (!) yenilerin anlayışına göre zaten yeryüzündeki insanların büyük çoğunluğu Müslüman’dır. Kimse de cehenneme gitmeyecek.
“Adam bunca icatları yapmış, insanlık için bunca ter dökmüşken, Hz. Muhammed (sav)’e iman etmedi diye cehenneme mi gidecek?” (diyorlar.)
Bana kalsa ortada ne din kaldı, ne Kur’an.
Sadece bir şey var ortada kafalar karıştıran.
Bu yazıyı kaleme alırken “Kur’an’ın günümüz şartlarına cevap verecek şekilde” yorumlanmasının karşısında olduğumuz anlaşılmasın. Karşı çıktığımız nokta “On beş asırlık” İslâm geleneğinin tamamen yok sayılmasıdır.
Galiba en doğrusu “Orta Yolu” terk etmemektir. Kur’an ve Sünnet’i birbirinin rakibi, düşmanı görmek yerine, birbirinin tamamlayıcısı kabul etmektir.
“Kur’an’ı indiren Allah (cc), Peygamber (sav)’i gönderen de O. Biz her iki emanete de sahip çıkma yolunu tercih etmekteyiz.”
Bunu yaparken “ne din adına hurafe, bid’at ve batıl inancı kutsallaştırıyor, ne de temiz İslâm geleneğini reddediyoruz.”
“Onlar ki sözün tamamını dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de işte onlardır.” (Zümer: 39/18)
Dini konularda fikir beyan edenlerin de yazımızın başındaki ayet-i kerimeyi iyi irdelemeleri gerekmez mi?
“Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi?”
Allah (cc) İman ve İslâm binasını sağlam temeller üzerine kuranlardan eylesin!
Cumanız mübarek olsun! (Yusufkambur.com’dan düzenlenmiştir.)