Ekleme
Tarihi: 09 Ekim 2014 - Perşembe
“Yaşamak İstiyorum” Bu günlerde kıymetli okuyucularımızın beğenisine sunduğumuz ilk romanımızın adıdır.Neden “Yaşamak İstiyorum?” sorusunun birçok açılımı vardır. Bir kısmını sıralayalım.
1-Hayatın tüm zorluklarına rağmen “yaşamayı istemek” öncelikle “Hayatı verene” bir şükran borcudur. Beni varlık sahasına “İnsan” olarak çıkaran Allah (cc) öncelikle benim yaşamamı dilemiştir. Bu sebeple “ölüm gelinceye kadar hayatta kalma çabası” içinde olmalıyım. “Nasıl Allah’a nankörlük edebilirsiniz ki, siz ölü idiniz (yoktunuz) da o size can verdi…” (1)
2-Hayat en büyük nimettir. Yüce Yaratıcı kuluna kendi ruhundan üflemiştir. İnsan Yüce Yaratıcısından bir nüve taşımaktadır. “Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (2) Yaşamayı istemek Allah’ın nimetine saygı gereğidir.
3-Hayatı veren kimse sonlandırma hakkı da onundur. “el-Hayy (Hayatı veren)” Allah (cc), canlılara bu hayatı “emanet” olarak vermiştir. İnsana düşen bu emanete hıyanet etmek değil ona sahip çıkmaktır ki, her ne şartla olursa olsun yaşama çabası içinde olmaktır. “Kim bir kişiyi, haksız yere öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir.” (3)
4-Hayat bir imtihan sahasıdır. “Yaşamayı istemek” güzel sonuçlara, ebedi saadete ulaşmak için imtihana tabi olmayı istemektir. “Canımı al Allah’ım!” demek, sınava girmekten vazgeçmek ve daha baştan kaybetmektir. “İnsanlar, imtihana tabi tutulmadan, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar?” (4)
4-“Yaşamayı istemek” hayatımızın geri kalan kısmındaki yanlışlarımızı düzeltebilmek, günahlarımızdan tövbe edebilmek için kendimize “bir fırsat” daha tanımak demektir. Tövbe ve pişmanlık can boğaza dayanıncaya kadar olursa bir anlam ifade eder.
“Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönder. Ta ki boşa geçirdiğim dünyada salih amellerde bulunayım’ der. Hayır! Bu onun ağzından çıkan (boş) bir laftan başka bir şey değildir.” (5)
5-“Yaşamayı istemek” ebedi hayatımızdaki mekânımızı güzelleştirmek için bulunmaz bir hazinedir. Hayatın her saniyesini bize verilmiş bir hazine gibi görüp değerlendirmeliyiz. “Asra yemin olsun ki, insan hüsrandadır…” (Asr Suresi) En yüksek ve en yüce makama ulaşamadığı müddetçe hep bir kaybediş içindedir.
Hz. Peygamber (sav): “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.” (6)
6-“İnsanın iyisi talihin kötüsünde belli olur.” Hayatta başımıza gelen her olumsuzluk günahlarımıza bir kefarettir. “Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her şeyi Allah (cc), onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.” (7)Bu sebeple yaşama tutunmalıyız.
7-“Bizim başımıza gelenlerle başkaları da imtihan ediliyor.” Bu sebeple bütün dertler beni buluyor gibi bir şikâyet dilini kullanmamalıyız. Bizim başımıza gelenler bizim imtihanımız olduğu kadar çevremizdekilerin de imtihanıdır. “Onu işittiğinizde, erkek ve kadın müminlerin birbirleri için iyi zanda bulunup, ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?” (8)
8-“Yaşama hakkına dokunmak” şöyle dursun, en küçük katkıda bulunmak bile büyük bir suçtur. Hz. Peygamberden bir rivayete göre: “Bir kelimenin ucu (bir kelimenin yarısı/yarım bir kelime) ile dahi olsa bir Müslümanın öldürülmesine yardım edenin alnına ahirette “Allah’ın rahmetinden ümitsizdir” diye yazılacak.” (9)
9-“Allah (cc) sevdiği kullarının yakarışını duymak ister.” Bu dünyada çeşitli sıkıntı ve hastalıkların pençesinde kıvranan insanlar ahirette çok büyük mükâfatlar elde edecektir. Hz. Peygamber (sav):
“…Dünyada hastalıklara uğramış olanlar için ise tartı kurulmaz. Onların ecirleri sağanak hâlinde üstlerine boşaltılır. O kadar ki dünyada hastalıklardan afiyet üzere olanlar hasta ehlinin mazhar olduğu bu lütuf ve ihsana imrenerek, dünyada iken bedenlerinin makaslarla doğranmış olmasını temenni ederler.” (10)
“Yaşamak İstiyorum” romanımız gerçek bir yaşam öyküsünü tüm yönleriyle ele almaya çalışmaktadır. Karadeniz insanının sadece komik hikâyelerde ele alındığı şekliyle değil, nice yürek dağlayıcı hikâyesinin olduğunu açığa çıkarmaktadır.
Biz bir vefa borcunu yerine getirdiğimiz için huzurluyuz. Mutluluğumuzu veya hüznümüzü paylaşan “yaralı gönüllere” ulaşmaktır gayemiz. Başarısızlık bizim, başarı Allah’tandır (cc).
----------------------------------
1-Bakara: 2/28.
2-Secde: 32/9.
3-Maide: 5/32.
4-Ankebut: 29/2.
5-Müminun: 23/99, 100.
6-Buhari.
7-Buhari, merda, 1.
8-Nur: 24/12.
9-İbn-i Mace, diyat,1.
10-Tirmizi, kıyamet, 58 (2402)