“Melekler dediler ki: Ey Meryem! Allah seni seçti ve tertemiz kıldı. Ve seni bütün dünya kadınlarının üstünde bir konuma çıkardı…”(Ali İmran: 3/42)
“(Ey Muhammed) Bu kitapta Meryem’i de gündeme getir!”(Meryem: 19/16)
“Biz Meryem’in oğlunu ve annesini (Meryem’i) de (ilahi kudret) delili/ayet/mucize kıldık…”(Müminun: 23/50)
“… Ve İmran kızı Meryem’i de örnek kıldık. O Meryem ki iffetini korumuştu…”(Tahrim: 66/12)
“(Onların (Yahudilerin) kalplerinin mühürlenmesinin bir sebebi de) Meryem’e korkunç bir iftira atmalarıydı…”(Nisa: 156)
Hz. Meryem, annesinin Mabede adadığı ve Rabbi tarafından adanmışlığı kabul edilen örnek bir iffet abidesidir.
“Allah güzel bir kabul ile (Hanne’nin adağı Meryem’i) kabul etti ve onu nadide bir çiçek gibi yetiştirdi…”(Ali İmran: 3/37)
Yahudiler Hz. Meryem’e çirkin iftirada bulunarak hem onu hem de İsa aleyhisselamı karalamaya, lekelemeye çalıştılar. Onu ortadan kaldırmak için türlü entrikalar çevirdiler. Kendilerince çarmıha gerdiler…
“…Hâlbuki onlar onu öldürmediler, onu çarmıha da germediler. Fakat öldürdükleri onlara İsa’ya benzetilerek gösterildi…”(Nisa: 4/157)
Hristiyanlar, aşırı yüceltme yapıp, İsa aleyhisselamı “Allah’ın oğlu” mesabesine çıkararak ilahlaştırma yoluna girdiler ve şirke düştüler.
Yüce Rabbimiz son vahiy Kur’an ile Hz. Meryem ve İsa aleyhisselama hak ettiği değeri vermiştir. Kur’an-ı Kerim’in on dokuzuncu suresi Meryem suresidir.
“Hz. Meryem tertemiz, seçkin, iffetiyle örnek bir kadın, Hz. İsa aleyhisselam iman edilmesi imanımızın gereği olan örnek bir peygamberdir.”
Bizim inancımız budur.
“(Meryem): Benim nasıl bir oğlum olabilir ki? dedi; Bana hiçbir erkek eli değmedi, üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim!”(Meryem: 19/20)
“Öyle, (ama) Rabbin ‘O (iş) benim için kolaydır. Biz onu insanlara bir ayet (mucize) ve katımızdan bir rahmet kılmak için (böyle yapacağız. Zaten bu iş), karara bağlanmış (olmuş bitmiş) bir iştir’ demiştir.”(Meryem: 19/21)
“Dilleri kendilerine, kalpleri imanlarına ihanet eden” zavallılar sırf farklı bir şey söylemek adına kendilerini ve temsil ettikleri camiayı kirletiyorlar.
Farklı bir şey söylemek, fark edilmek, meşhur olmak (çünkü reklamın kötüsü olmaz deniyor), ilgi görmek, ekranlarda yer alabilmek adına “ilahi hakikatlere sırt çevirmek” nasıl bir savrulmadır?
… Nasihatim sana: Herzeyle iştigali bırak;
Adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.
Adam mısın: Ebediyen cihanda hürsün, gez;
Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.
Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere;
Küfür savurma boyun kestiğin semercilere. (Mehmet Akif)
Her ilmin, her mesleğin bir edebi, ahlakı vardır. Ahlakını kaybeden bir insan “akıllı bir vahşiye” dönüşür. Kendine yazık ettiği gibi mensubu olduğu insanlık ailesine de yazık eder.
“Onlara şu adamın ibret verici durumunu bir örnek olarak anlat! Biz ona hakikate ulaştıracak bütün delilleri, ayetlerimizi vermiştik.
Fakat o yersiz bir gurura kapılarak ayetleri elinin tersiyle bir kenara itiverdi. Böylece Şeytan onu peşine taktı ve o da başka niceleri gibi azgınlardan biri olup çıktı.”(Araf: 7/175)
“Rabbim Hakkı hak bilip Hakka tabi olmayı batılı batıl bilip batıldan yüz çevirmeyi nasip eylesin…”