“(Ey Muhammed!)
Biz seni başka bir amaçla değil ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
De ki: Bana sadece, sizin ilâhınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi.
Hâlâ Müslüman olmayacak mısınız?”(Enbiya: 21/107-108)
“(Ey Nebi!)
Biz seni ancak, bütün insanlık için bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ama insanların çoğu bunun farkına dahi varmamış olacaklar.”(Sebe: 34/28)
İçinde bulunduğumuz günler Efendimizin (sav) doğum yıldönümü günleri. Batı dünyası “modern Taif” rolüne bürünmüş, tüm İslami ve insani değerlere savaş açmış durumda.
Taşlıyorlar kin ve öfkeyle. Sadece onlar mı? Hayır…
“Hanslar ürüyor, Prensler seyredip gülüyor.”
“İmanınız ve yüreğiniz yoksa isminizin Macron ya da Muhammed olması arasında hiçbir fark yoktur.” Peygamberle olan isim benzerliği sizi asla kurtarmaz.
“Ey örtüsüne bürünen/ağır bir davayı yüklenen Peygamber!”(Müzzemmil: 73/1)
“(Allah, Peygamber Efendimize buyurdu ki,) ‘Ey kilime bürünen, ey ürküp kaçan, kilimden çık! Kilimi başına çekme, yüzünü örtme!
Çünkü âlem, şaşkın bir bedendir, sen ise bu âleme akılsın! Davacının ayıbına bakıp kendini gizleme; çünkü senin parıl parıl parlayan vahiy mumun var.
Ey yüce kişi! Geceleyin kalk! Mum geceleri ayakta durur. Senin nurun olmadıkça aydın gün bile gecedir. Sana sığınmadıkça, Arslan bile tavşan kesilir!
Ey Mustafa! Bu safa denizinde kaptanlık et! Çünkü sen, ikinci Nuh’sun.
Akıllara bir yol gösterici lâzım. Hele yol, deniz yolu olursa!
Kalk da yolu vurulmuş kervana bak! Her yanda kaptan kesilmiş gulyabanileri gör!
Sen, vaktin Hızır’ısın! Her geminin imdadına yetişen sensin. İsa aleyhisselam gibi yalnız yürümeyi âdet edinme!
Bu topluluğun önünde gökyüzündeki ışık gibisin, güneşe benziyorsun. Bunlardan gizlenmeye, yalnızlığa çekilmeye kalkışma!
Halvet zamanı değil, topluluğa gel! Ey peygamber, hidayet, Kaf Dağına benzer, sen ise Anka’sın.
Kınayanlar, senin dolunayına karşı köpeklere benzerler… Sana karşı ürüyüp dururlar! Bu köpekler, “Susun, dinleyin!” emrine karşı sağırdırlar… Ahmaklıklarından senin dolunayına karşı havlayıp durmaktalar!
Ey şifa! Hastayı terk etme! Sağıra kızıp körün sopasını bırakma!
Doğru yolu gösterenin işi budur; sen de doğru yolu gösterensin… Ahir zamanın yasına neşesin sen!
Ey takva sahiplerinin İmamı! Bu hayallere kapılanları, yakîn makamına kadar götür!”
(Mesnevi: IV/1453 vd)
“Hans’lar ürüyor, Prensler seyredip gülüyor.”
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek? (Necip Fazıl)
Allah hidayet versin onlara! Akıl versin!
Onlar gaflet uykusunda, ölüm sarhoşluğuna kapılmış ise bizlere ne oluyor?
Gerçek Ümmet-i Muhammed (sav) nerede?
Neyle meşgul?
“İnsanlığın kurtuluş ve mutluluğu için yeryüzü sahnesine çıkarılmış en hayırlı ümmet”(Ali İmran: 3/110) nerede?
Biz bu kutlu dava için ne yapıyoruz?
Kendimizi sorgulamalı ve “Hanslar ve Prensler safında” olmamak için ayağa kalkmalıyız.
28 Ekim Çarşamba akşamı idrak edeceğimiz Mevlid kandili ve Mevlid-i Nebi haftamız hayırlara, uyanışımıza vesile olsun inşallah…