“Allah göklerin ve yerin nurudur (nurunun kaynağıdır.)… Allah, tercih edeni/tercih ettiğini nurunun (peşine takarak) doğru yola iletir…”(Nur: 24/35)
İşte yepyeni bir fırsat daha…
“Recep, Şaban ve Ramazan” aylarından oluşan “bereketli/nurlu/aydınlık üç aylar.”
“Üçlü uyanma ve dirilme, yolunu bulma, ilahi rıza kapısını aralama” paketi.
Nurun kaynağı olan Yüce Kudret, kullarının karanlık dünyalarına ışık tutacak “aydınlatıcı bir Nur ve apaçık bir kitap”(Maide: 5/15) göndermiştir.
İnsanlığa örnek olarak gönderdiği Peygamber de “Allah’a çağıran bir davetçi ve etrafını aydınlatan bir nur/kandildir.”(Ahzab: 33/46)
Zamanın nura gark olması, kalbin imanla ışığa kavuşması, kandil gecelerinin ruhumuzu aydınlatabilmesi için “Nur üstüne nur” olan ilahi paketten faydalanılmalıdır.
“Üçlü kulluk paketinde üç kurtarıcı cevher” bulunuyor.
“Kitap, Sünnet, Fırsat” üçlüsü… Ölüler haklarını bitirdiler…
Bu olmazsa olmaz üçlü cevheri ruhumuzun can suyu kılıp “Rıza-i Bari” ye ulaşmalıyız. Çünkü “Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu kazanmak en büyük kazançtır…”(Tevbe: 9/72)
Günlük meşgalelere kendini kaptıran biz Müslümanlar hiç farkında olmadan ilahi hakikatlere duyarlılığımızı kaybediyoruz.
İman ve ibadetlere kalite kazandırma ve davranışlarına güzel ahlak elbisesi giydirme konusunda ihmalkâr davranıyoruz. “… Onlar hâlâ gaflet içinde (ilahi hakikatler konusunda) yan çizip aldırmıyorlar.”(Enbiya: 21/1)
Yüce Rabbimizin “dünya ve ahiret dengesini kurma” yönündeki bunca ikazına rağmen ahiret sadece dudak ucunda gibi. “… Kim de ahireti bırakıp sadece dünya kazancını isterse, ona belki ondan bir parça veririz fakat o, ahiretteki nimetlerden hiçbir pay alamayacaktır.”(Şura: 42/20)
Sevgili Peygamberimizin (sav) bunca tavsiyelerine rağmen, madden ve manen yorgun düşen bedenimiz derin bir gaflet uykusunda. “Hayır ondan daha da beter. İşledikleri kötülükler kalplerini tümüyle paslandırmıştır.”(Mutaffifin: 83/14)
Ruhumuz sanki Yusuf aleyhisselamın düştüğü kuyuya düşmüş, umutsuzluk kuyusunda can çekişiyor. Yusuf’un kardeşlerinin rolünü bugün şeytan ve avenesi üstlenmiş durumda…
“(Yusuf’u) kuyunun dibine atmayı kararlaştırdılar.”(Yusuf: 12/15)
Ümmet-i Muhammed (sav) olarak ruhumuz “Ğayya” çukurunda gibi. “Yok mu kurtaracak? (Son müdahaleyi yapacak?)”(Kıyame: 75/20)
Uykuda Karabasana tutulmuş, uyanmak istiyor, kıpırdamak istiyor, dirilmek, doğrulmak ve ayağa kalkmak istiyoruz ama bir türlü uyanamıyoruz.
İstiyoruz ki, bir el evet, sadece bir el dokunuversin de uyandırsın bizi bu buhranlı gecelerden. Uyandıracak “Tek bir sayha”(Yasin: 36/29) yok mu?
Firavun zalimine üflenen ilahi mesajdan bize bir nasip yok mu?
“Ey Musa! Firavuna git ve (uyandır onu!) Çünkü iyice azgınlaştı. (Gaflet deryasında boğulup gidiyor.)
De ki ona: “Tüm günah ve küfür kirlerinden arınmak istemez misin (ey egosunun kölesi)?” Kurtuluş için tutunacak bir dal arıyor musun?
“İster misin, seni Rabbinin yoluna ileteyim de, O’na karşı saygılı davranıp dünyada ve ahirette kurtuluş ve saadete ulaşasın?”(Naziat: 79/17-19)
Zulmü boyunu, ülkesini ve hatta yeryüzünü aşıp Arş-ı âlâya dayanan Zalim Firavuna bile kurtulma imkân ve fırsat kapısını açan Allah (cc), biz mümin kullarını bu rahmet ve mağfiretten mahrum bırakır mı?
Cehaletin babası, kin ve nefret kabası, zulüm abidesi Ebu Cehil karanlık adamını, küfür bataklığından çekip çıkarmak için Allah’ın Elçisi onlarca kez ziyaret etmedi mi?
Ebu Cehil’in, “Geç var git yoluna! Toz kaldırma!” ukalalığına rağmen…
“Tutunacak bir dal, kurtuluş ipi arıyorsa insan mutlaka bulacaktır. Benlik kuyusundan çıkmak istiyor ve bunun için çırpınıyorsa mutlaka kurtulacaktır.”
“Zaten sabah yakın değil midir?”(Hud: 11/81)
Elbette yakındır sabahı bekleyen için. Sabahın aydınlığıyla buluşmak, ruhunu berraklaştırmak, gidişatını düzeltmek isteyenler için.
“İyi bilin ve bekleyin ki Allah’ın (zafer garantili) yardımı çok yakındır.”(Bakara: 2/214) Ve zafer geldiğinde,
“Onun sonu misktir (insanı sonsuz mutluluklara iletecektir.)”(Mutaffifin: 83/26)
Kendine yönelenlerin yoluna uymayı isteyen, varlığın mutlak Hâkimi, kullarını asla sahipsiz ve yardımsız bırakmaz.
Elbette bırakmaz! “Kulum bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim!”(Kudsi Hadis, Buhari, Tevhid, 16) buyurmuyor mu?
Tam da bu sebeple, tüm imkân ve kabiliyetlerimizi seferber ederek, elimizdeki kısıtlı zaman sermayesini çok iyi değerlendirmeliyiz.
Gönül dünyamızda önemli bir yer tutan “üç ayları” ve içindeki “kandil gecelerini” Rabbimizin rızasını kazanma ve aydınlanma adına eşsiz bir fırsat olarak görmeliyiz.
Bu bereketli gün ve geceleri “tek içimlik hap” gibi görmemeli ancak “Allah’ın rızasına attığımız ilk adımı” da kendimizden esirgememeliyiz.
Bir gecelik ibadetle “ebedi kurtuluşun geleceği” umuduna kapılmamalı ancak “bir gecenin iman, ibadet ve ilahi nurdan istifade potansiyelini” göz ardı etmemeliyiz.
İyi bilmeliyiz ki tüm başarı merhaleleri “İlk adımla” başlar.
Ve bundan başka hiçbir kurtuluş reçetesi bulunmamaktadır. Kulluk yolunun “içinde rahmet, huzur, mutluluk dışında ise azap ve zahmet”(Hadid: 57/13) bulunmaktadır.
Bugün (Salı) itibarıyla girdiğimiz üç ayların, kandil gecelerinin, hayatımızın tüm zamanlarının her birimizi ebedi mutluluğa ulaştırmasını Rabbimden niyaz ediyorum.