Manevi değerlerinden kopan insan insanlığını koruyamaz.
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden döner (ilahi sözleşmeye ihanet ederse) şunu bilsin ki, (Hakikat ellerinden alınıverir.) Allah Onların yerine başka bir topluluk getirir.
Onlar Allah’ı sever Allah da onları sever. (Yeni seçilen topluluk) müminlere karşı alçakgönüllü hakikati inkâr eden kâfirlere karşı da vakur/onurlu bir duruş sergilerler.
Allah yolunda tüm çabalarını ortaya koyarlar ve bu çabalarında hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar.
İşte bütün bu özellikler Allah’ın lütfudur; onu isteyene (hak edene)/istediğine bahşeder. Zira Allah engin (lütuf) sahibidir, her şeyi ayrıntısıyla bilendir.”(Maide: 5/54)
İman bir insanın sahip olabileceği en büyük nimet ve şereftir. Hayat nimetinden bile önemlidir. Çünkü imanını kaybeden insan Allah katındaki değerini de kaybeder.
“Ey iman edenler!”
İlahi hakikate sırtını dönen toplumlara gönlünüzü kaptırır, yaşam biçimlerini yaşam biçimine dönüştürür de onlar gibi olursanız imanınızı koruyamazsınız.
İmanın, mümin olmanın onur ve haysiyetini kavrayamaz ve onu koruyamazsanız, onun değerini bilemezseniz “varlık sebebinizi kendi ellerinizle yok etmiş” olursunuz.
“Sizden kim dininden dönerse şunu iyi bilsin ki,”
Rabbiyle imzaladığı kulluk sözleşmesine ihanet eder duruma gelirse… İslâm’ın getirdiği değerlerden yüz çevirse bilsin ki, “hiç kimse Allah için asla vazgeçilmez bir değere sahip değildir.”(Fatır: 35/15)
“Allah Onların yerine başka bir topluluk getirir. (Hakikat ellerinden alınıverir.)” Dikkat edilirse ayeti kerimede “Allah onları yok eder” cümlesi yer almamaktadır. Onların yerine başka bir topluluk getirir.
Onları helâk edip yerlerine başka topluluklar getirdiği de olmuştur ama bu ayette böyle bir durumdan bahsedilmiyor.
Onlar hayatta oldukları halde “ilahi hakikat ellerinden alınıverir.” İslâm’ın bayraktarlığını yapma görevinden azledilirler.
“(Yeni gelenler) Onlar Allah’ı sever Allah da onları sever. (Yeni seçilen topluluk) müminlere karşı alçakgönüllü hakikati inkâr eden kâfirlere karşı da vakur/onurlu bir duruş sergilerler.”
Öncekilerin terk edilmesinin sebebi iman değerlerine sır dönerek “ilahi sevgiyi” yitirmeleridir. Demek ki “sevgi insanın yaratılış gayesidir.”
İman ve salih amel sevgiyi, küfür de sevgisizliği, kin ve nefreti besler. İmanın meyvesi sevgi, şefkat, rahmet ve merhamettir.
Kin, haset, öfke, nefret ve şiddet ise imanda zafiyetin ve hatta imandan yoksunluğun acı meyveleridir.
Gerçek imana sahip olanlar gerçek sevgiye, rahmet ve merhamete sahip olurlar/olmalıdırlar.
“İman edip imanlarına uygun davranışlar sergileyenlere gelince Rahman onlar için bir sevgi var edecektir.”(Meryem: 19/96)
İmanlı bir gönül sevgi dolu, sevgiyle süslenmiş bir gönüldür. “O size imanı sevdirdi ve bu imanla kalbinizi süsledi.”(Hucurat: 49/7)
Ve tüm Peygamberler yaptıkları tebliğlerinde “tek Allah’a iman ve kulluk etmeye” çağırırken karşılık olarak “yüreklerini sevgiyle doldurmalarını” istemiştir.
“… De ki (ey Rasul): Bu davete karşılık sizden bir ücret istemiyorum; sadece (Allah’a) yakınlık hususunda tam bir ilgi ve sevgi (uyandırmak) istiyorum!”(Şura:42/23)
Varlık sevgi hamuruyla yoğrulunca hayatın tamamı sevgi, rahmet ve merhamete boyanmıştır.
Aile hayatı da bu sevgi ve rahmetten elbette nasibini alacaktır. “Gül” Muhammed’in (sav) ailesindeki gibi…
Sevgi, rahmet ve merhametin kaynağı “el-Vedud” olan Allah’tır. Kadın ve erkeğin yaratılış hamuruna da “sevgi ve rahmeti” koyarak insan neslinin devamını sağlamıştır.
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”(Rum: 30/21)
“Sevgi, şefkat ve merhamet” Yüce yaratıcının Cemal sıfatlarının bir tecellisi olarak aile hayatının içine yerleştirilmiştir. Hem de “Allah’ın varlığına, güç, kudret, azamet ve rahmetine” bir delil olarak…
Bu önemlidir. Eşler arasına “şefkat ve merhameti” yerleştiren Allah Teâlâ adeta: “Ey kadın ve erkek kullarım! Dikkat edin Ben şahit ve gözetleyici olarak buradayım! Eşler arasına sevgi ve şefkati yerleştiren benim!” ikazını yapmış oluyor.
“Bu sevgi, şefkat ve merhameti” yok etmeye kalkışmayın!”
“Allah’ın insanlar için açtığı rahmet kapısını kimse kapatamaz!”(Fatır: 35/2)
Öyleyse, aile hayatındaki bu sevgi, şefkat ve merhameti ortadan kaldırıp yerine kin, haset, sözlü ya da fiili şiddeti ikame edenler, Allah’ın Cemal sıfatının tecellisini kaldırmaya cüret etmiş demektir.
Bu ise, aile hayatında oluşacak kul hakkı ihlalinden önce hesabı sorulacak bir “Allah hakkının ihlali” demektir.
Resmi verilere göre 2019 yılında 308 kadın şiddet terörüne kurban gitmiştir. Sözün özü şu ki;
“İnsanların kendi elleriyle işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır…”(Rum: 30/41)
İmandan, İslâm’dan, Peygamberden, Kitaptan uzaklaşan insan, insanlıktan da uzaklaşarak bir canavara dönüşüyor.
Allah sırat-ı müstakimden ayırmasın…