Nebevi edebiyatta muazzam külliyat,
Nebevi hayatta tezat üstüne tezat…
“Ya-sin (Ey insan!)
Hikmetle dolu bu Kur’an’a yemin olsun ki,
Kesinlikle sen gönderilen Eçilerdensin.
Elbette dosdoğru bir yol üzeresin.”
(Yasin: 36/1-4)
Müşrikler kendi cinslerinden birinin kendilerine “peygamber” olarak gönderilmesine bir türlü ikna olmadılar. Peygamber Efendimizin (sav) getirdiği “son hikmet hazinesine”(54/5) tahammül edemediler. Batıl davaları uğruna kendilerini heba ettiler…
Onların ve zihniyet kardeşlerinin kıyamete dek sürecek olan ısrarlı inkârlarına yüce Mevlâ cc çoğu Müslümanın ezber bildiği Ya-sin suresinin ilk ayetlerinde, manayı dört kat güçlendirerek cevap vermiştir.
“Elbette sen gönderilen elçilerden birisin.” Cümlenin a)-İsim cümlesi olması, b)-Yeminle başlaması, c)-(İnne) edatı ve d)-(Lam) ile devam etmesi… Hz. Peygamberin (sav) peygamberliğine yapılan tüm itirazları dört kez reddetmiştir.
Bu hakikatten hareketle Hz. Muhammed’i (sav) inkâr edenin dört şeyi inkâr etmiş olacağı dile getirilmiştir.
1-Hz. Peygamberi inkâr
2-Kur’an’ı inkâr,
3-Ahireti inkâr,
4-Allah’ı inkâr…
“Elbette sen dosdoğru bir yol üzerindesin” Doğru yolu, doğru yaşam biçimini, Allah’ın onay verdiği ve razı olduğu hayat nizamını arayan, merak eden senin yolundan gitmelidir. Çünkü,
“İlahi rızaya ulaşan ikinci bir yol bulunmamaktadır.”
Hakikat budur peki, biz Müslümanlar bugün bu hakikatin neresindeyiz? Esas sorulması gereken soru budur?
Bütün Peygamberlerin ve son olarak da Muhammed Mustafa’nın (sav) örneklik ettiği, rehberlik ettiği, aydınlattığı, bizzat yaşayarak gösterdiği Muhammedi hayatın neresindeyiz?
Nebevi edebiyatta muazzam külliyat,
Nebevi hayatta tezat üstüne tezat…
İslâm adına neler kaybediyoruz?
1-Aidiyet duygumuzu kaybediyoruz.
İslâm’ın bir mensubu olma şuurundan uzaklaşıyoruz. İsimlerimiz, resimlerimiz, fikirlerimiz ve yaşamlarımız farklılaşıyor.
Bir takımın, partinin veya inanç grubunun mensubunun sahiplenme duygusu kadar bile dini değerlerimizi sahiplenmiyoruz. Ve dahi batıl bir düşünce/inanç mensubunun kendi davasına duyduğu aidiyet duygusu kadar bir bağlılığımız yok…
2-Aciliyet anlayışımız bozuluyor.
Bir Müslüman için acil olan, vazgeçilmez olan “Allah rızası ve ahiret bilincidir.” Acil olanı acele olana yani ahireti dünyaya çoğu zaman feda ediyoruz. “Hayır iş sizin söylediğiniz gibi değil bilakis siz acele olan dünya hayatını seviyor, önceliyor ahireti unutuyorsunuz.”(Kıyame: 75/20-21)
3-Teslimiyet sorunumuz var.
Kalbimizde var olduğunu düşündüğümüz inancımızı kavlimiz/dilimiz hemen yalanlayıveriyor. “Rabbinize yönelin ve ona teslimiyet gösterin”(Zümer: 39/54) ilahi ikazını kulak ardı yapıyoruz.
Bir Müslümanı imanda tehlikeye atacak birçok cümleyi, düşünceyi bir anda peş peşe sıralıyoruz.
4-Temsiliyet sorunumuz var.
“Peygamber size model/örnek olacak siz de insanlığa örnek olacaksınız”(Hac: 22/78) Müslümanlar olarak hem ferdi hem de toplumsal hayatta rol model olacak “kâmil insan” fakirliği yaşamaktayız.
“Edebiyatta mahir, gerçek hayatta fakir” bir temsiliyet…
26 Eylül 2023 Salı’yı Çarşambaya bağlayan Mevlid-i Nebi’yi içine alan “Mevlid-i Nebi Haftasında” kaybettiğimiz değerlerimizi yeniden kazanma yolunda çalışmalarımızı arttırmalıyız.