esenyurt escort Adana Escort Adana Çukurova Escort Adana Seyhan Escort Ankara Escort Ankara Çankaya Escort Ankara Keçiören Escort Ankara Haymana Escort Ankara Etimesgut Escort Ankara Polatlı Escort Ankara Pursaklar Escort Ankara Sincan Escort Ankara Mamak Escort Antalya Escort Antalya Muratpaşa Escort Antalya Kumluca Escort Antalya Konyaaltı Escort Antalya Manavgat Escort Antalya Kemer Escort Antalya Alanya Escort Antalya Kaş Escort Bursa Escort Eskişehir Escort Gaziantep Escort Gaziantep Şehitkamil Escort Gaziantep Nizip Escort Gaziantep Şahinbey Escort İstanbul Escort İstanbul Üsküdar Escort İstanbul Başakşehir Escort İstanbul Şerifali Escort İstanbul Fulya Escort İstanbul Beylikdüzü Escort İstanbul Mecidiyeköy Escort İstanbul Kurtköy Escort İstanbul Merter Escort İstanbul Pendik Escort İstanbul Esenyurt Escort İstanbul Kartal Escort İstanbul Şişli Escort İstanbul Beyoğlu Escort İstanbul Sarıyer Escort İstanbul Sancaktepe Escort İstanbul Ümraniye Escort İstanbul Çekmeköy Escort İstanbul Beşiktaş Escort İstanbul Kayaşehir Escort İstanbul Esenler Escort İstanbul Büyükçekmece Escort İstanbul Fatih Escort İstanbul Bahçelievler Escort İstanbul Çatalca Escort İstanbul Eyüpsultan Escort İstanbul Tuzla Escort İstanbul Sultanbeyli Escort İstanbul Kadıköy Escort İstanbul Beykoz Escort İstanbul Avcılar Escort İstanbul Küçükçekmece Escort İstanbul Bağcılar Escort İstanbul Bakırköy Escort İstanbul Zeytinburnu Escort İstanbul Kağıthane Escort İstanbul Maltepe Escort İstanbul Güngören Escort İstanbul Nişantaşı Escort İstanbul Bayrampaşa Escort İstanbul Ataşehir Escort İzmir Escort İzmir Buca Escort İzmir Bayraklı Escort İzmir Gaziemir Escort İzmir Bergama Escort İzmir Balçova Escort İzmir Çiğli Escort İzmir Bornova Escort İzmir Çeşme Escort İzmir Urla Escort İzmir Konak Escort İzmir Karşıyaka Escort Kayseri Escort Kocaeli Escort Kocaeli Gebze Escort Kocaeli İzmit Escort Malatya Escort Manisa Escort Mersin Escort Mersin Mezitli Escort Mersin Akdeniz Escort Mersin Silifke Escort Mersin Anamur Escort Mersin Yenişehir Escort Mersin Erdemli Escort Muğla Escort Muğla Fethiye Escort Muğla Dalaman Escort Muğla Milas Escort Muğla Marmaris Escort Muğla Datça Escort Muğla Bodrum Escort Samsun Escort Samsun İlkadım Escort Samsun Atakum Escort Adıyaman Escort Afyonkarahisar Escort Ağrı Escort Aksaray Escort Amasya Escort Ardahan Escort Artvin Escort Aydın Escort Balıkesir Escort Bartın Escort Batman Escort Bayburt Escort Bilecik Escort Bingöl Escort Bitlis Escort Bolu Escort Burdur Escort Çanakkale Escort Çankırı Escort Çorum Escort Denizli Escort Diyarbakır Escort Düzce Escort Edirne Escort Elazığ Escort Erzincan Escort Erzurum Escort Giresun Escort Gümüşhane Escort Hakkari Escort Hatay Escort Iğdır Escort Isparta Escort Kahramanmaraş Escort Karabük Escort Karaman Escort Kars Escort Kastamonu Escort Kırıkkale Escort Kırklareli Escort Kırşehir Escort Kilis Escort Konya Escort Kütahya Escort Mardin Escort Muş Escort Nevşehir Escort Niğde Escort Ordu Escort Osmaniye Escort Rize Escort Sakarya Escort Siirt Escort Sinop Escort Sivas Escort Şanlıurfa Escort Şırnak Escort Tekirdağ Escort Tokat Escort Trabzon Escort Tunceli Escort Uşak Escort Van Escort Yalova Escort Yozgat Escort Zonguldak Escort

Tuzla yeni escort bayanlar Alanya yeni escort bayanlar Kayseri yeni escort bayanlar Antalya yeni escort bayanlar Diyarbakır yeni escort bayanlar Anadolu yakası yeni escort bayanlar Adana yeni escort bayanlar Ataşehir yeni escort bayanlar Şirinevler yeni escort bayanlar Beylikdüzü yeni escort bayanlar Halkalı yeni escort bayanlar Maltepe yeni escort bayanlar Ümraniye yeni escort bayanlar Samsun yeni escort bayanlar Avcılar yeni escort bayanlar Pendik yeni escort bayanlar Beylikdüzü yeni escort bayanlar Maltepe yeni escort bayanlar Ümraniye yeni escort bayanlar Mersin yeni escort bayanlar Avrupa yakası yeni escort bayanlar Kocaeli yeni escort bayanlar Bodrum yeni escort bayanlar Bakırköy yeni escort bayanlar Kadıköy yeni escort bayanlar İzmir yeni escort bayanlar bayan Beşiktaş yeni escort bayanlar Eskişehir yeni escort bayanlar Bursa yeni escort bayanlar Şişli yeni escort bayanlar Şişli escort bayan yeni escort bayanlar İzmir Gaziantep yeni escort bayanlar Ankara yeni escort bayanlar Denizli yeni escort bayanlar Samsun escort kızlar Malatya yeni escort bayanlar İzmir yeni escort bayanlars Samsun yeni escort bayanlar

wife stretched by bbc Hot MILF tifucking her huge boobs Hot asian babe Mia Lelani with magic feet giving a foot fetish

İzmit escort

Yusuf KAMBUR
Köşe Yazarı
Yusuf KAMBUR
 

HAK-BATIL MÜCADELESİ!

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğu, Allah ve Rasulüne meydan okuyan kimselerle –isterse bunlar babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsun- candan, yürekten bir ilişki (sevgi) içinde bulamazsın!”(Mücadele: 58/22)   Bu ramazan ayı ve oruç sayesinde bir kez daha öğrenmiş olduk ki, Hak-batıl mücadelesi hiçbir zaman sönmeyecek bir ateştir. Böyle bir mücadelenin olmadığını sanmak safdillikten başka bir şey değildir. Neden mi?   İslâm’a gönül vermiş Müslümanlar her zaman alçakgönüllü, hoşgörülü ve mütevazı olmaya gayret eden topluluğuz. “Onlar küfrü tercih edenlere karşı sert ve kararlı, kendi dava arkadaşlarına karşı merhametlidirler.”(Fetih: 48/29) ayetine muhalefet ederek özellikle dava arkadaşlarımıza merhametsiz ancak karşıt fikirlilere oldukça toleranslı davranırız.   Dinimizin bir gereği olarak incinsek te incitmemeye, hakarete uğrasak ta gönül kırmamaya özen gösteririz.Bazen o kadar yumuşak huyluluğa bürünürüz ki, karşı tarafın yanlışlarına, incitici söz ve davranışlarına susmayı tercih ederiz. “Aman daha fazla kaybetmeyelim” endişesiyle. Bu, biraz da ikiyüzlülüğe dönüşüverir farkında olmadan…   Bu davranışımızla hedefimiz tabii ki, karşı tarafın da bizim iyi niyetimizden etkilenerek yumuşaması, İslâm’a karşı kin ve öfkesinin azalmasıdır. Ama ne mümkün! Biz tevazu gösterdikçe onlar hakaret ve öfkelerini alenen, hiç çekinmeden ortaya koymaya devam etmekteler.   Hak-batıl davasında Hak, Allah’a ait değerlerin yanında olmayı ifade ederken, batıl şeytan, nefis ve şeytanlaşmış insanlardan yana olmayı ifade eder. Hakkın yanında olanlar apaçık belliyken, batılın yandaşları kâfirler, müşrikler, münafıklar ve ilginçtir bazen de Müslümanlar olabilmektedir.   İşte Ramazan ayı ve oruç… Eskiden başka din mensupları bile ramazan ayında oruçlulara saygı gösterir, alenen yiyip içmezlerdi. Gizli yiyip içmeyi özgürlüklerinin kısıtlanması olarak değil, “insana saygının” bir gereği olarak görürlerdi.   Şimdi ise, aynı mahalleyi, aynı işyerini, aynı mezarlıkları, zaman zaman da aynı camileri paylaştığımız insanlar; komşularımız; ismi Ahmet, Mehmet, Fatıma olanlar; öldüklerinde cenazelerine koştuğumuz, iyi şahitlikte bulunduğumuz, kusurlarını görmezden geldiğimiz insanlar açıktan ve alenen, meydan okurcasına inancımıza, ibadetimize hakaret etmekten çekinmemektedirler.   Biz onları bizden biri olarak görürken onlar bizi çoktan defterden silmişler bile… Bizim incinmememiz adına hiçbir geri adım atmamakta, kinlerini açıkça ortaya dökmektedirler. Rabbimiz bizleri tavrımızı değiştirmemiz konusunda bakın nasıl ikaz ediyor:   “İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar…   Onlar size zarar vermek için hiçbir çabadan geri durmazlar; dahası sizi zora sokan her şey onların hoşlarına gider. Kinleri ağızlarından taşmaktadır; kalplerinde sakladıkları ise daha beter. Biz, bu ayetleri size açıklıyoruz ki belki aklınızı kullanırsınız.”(Ali İmran: 3/118-119)   Demek oluyor ki Müslüman “Sevdiğini Allah için sevmeli, Allah’ın sevdiğini sevmeli; nefret ettiğini de Allah için nefret etmeli, Allah’ın sevmediğine asla gönülden sevgi beslememelidir.” Bu davranışın da imanının bir gereği olduğunu bilmelidir.   Müslüman nerede durduğuna, kimlerle nasıl bir ilişki içinde olduğuna dikkat etmelidir. Hoşgörülü olmak adına “dini değerlerine saygısızlığa” müsamaha göstermemelidir. Madem onlar özgürlükleri adına hareket ediyor ve taviz vermiyorlarsa, biz de dini değerlerimiz adına hareket etmeli ve dost-düşmanı iyi bellemeliyiz.   Hem kimin nerede durduğu değil, bizim nerede durduğumuz önemlidir. “Bizler Allah’tan (hâşâ) daha fazla merhamet gösterme ukalalığına düşmemeliyiz.” Çünkü Hak-batıl mücadelesinde batıla gösterilecek müsamaha Hakka yapılan bir zulümdür.   “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğu, Allah ve Rasulüne meydan okuyan kimselerle –isterse bunlar babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsun- candan, yürekten bir ilişki (sevgi) içinde bulamazsın!”(Mücadele: 58/22)   Bize düşen en büyük görev, onurumuzu ve ağırbaşlılığımızı korumak, batıl karşısında eğilip bükülmemek, ikiyüzlülük göstermemektir. Bunu yaparken de kaba kuvvete değil “onlarla en güzel biçimde mücadele et!” ayeti gereğince hareket etmektir.   Ve kesinlikle bilmeliyiz ki, bizler kendi davamızdan verdiğimiz her ödün, her gevşeklik bizi onların gözünde küçültmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kendi davasının adamı olamayana hiç kimse saygı göstermez. Allah ta böylelerine değer vermez.   Küçümseme, meydan okuma ve dini değerlerimizle alay etme sadece Ramazan ve Oruçla ilgili de değildir. Hayatın her alanında ve her zaman var olan bir durumdur. Televizyonlarda, sosyal medya ve yazılı basında kısaca her alanda vardır. Hak-batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir.   Ramazanda elden düşürmediğimiz, okuyup ezberlediğimiz, dinleyip duygularımızı kabarttığımız, geçmişlerimize hediye ettiğimiz Kur’an ayetleri bize “Müslümanca bir duruş” konusunda sık sık uyarmaktadır.   Kur’an ayetlerinde kocaları peygamber olan iki kadın bizlere kötü örnek olarak sunulmaktadır. Nuh ve Lut peygamberlerin hanımları iman etmemiş ve peygamber davasına ihanet etmişlerdir. Demek ki, siz peygamber dahi olsanız, bazen eşinizden, bazen çocuklarınız veya akrabalarınızdan sizin davanıza gönül vermeyenler çıkabilir.   Böyle bir durum karşısında İbrahim peygamber bize misal olarak sunulur. İman etmeyen babasının kurtuluşu için Allah’tan mağfiret dileyen İbrahim hakkında:   “İbrahim’in (iman etmeyen) babasına “Senin için kesinlikle Allah’tan mağfiret (bağışlanmanı) dileyeceğim”…Sözünde sizin için bir örneklik yoktur…”(Mümtahine: 60/4)   Yani, babanız dahi olsa, kim olursa olsun eğer iman ve inancınız konusunda alaycı, inkârcı veya meydan okuyucu bir tavır ortaya koyuyorlarsa, yalandan merhamete gelip, cenazelerinin başında “Nasıl bilirdiniz?” sorusuna sakın ha “İyi bilirdik!” cevabını vermeyin, İmanınızdan olursunuz.   Ve yalancı şahitlikten yargılanırsınız. Din düşmanları hakkında hüsn-ü zanda bulunup, iyi insanlar olduklarını söylemek yalana şahitlik etmektir. Yalan şahitliğin nasıl ki hukuki olarak bir sorumluluğu ve cezası varsa dini olarak ta sorumluluğu ve cezası vardır. “(Rahman’ın o has kulları) yalan ve sahte olandan yana asla şahitlik etmezler…”(Furkan: 25/72)   O halde, Ramazan, Kur’an ve Oruç bizlere bir kez daha “mümin şahsiyeti” kazandırmış olmalıdır. Davasının eri, Hak ve hakikatin yanında, başkalarına yaranmak için eğilip bükülmeyen, dürüst bir kişilik kazandırmalıdır.“Allah için sevip, Allah için nefret etmenin imanımızın bir gereği olduğunun bilincine” ulaştırmalıdır.   “De ki, herkes kendi tasavvur ve aklının verdiği istikamet üzere eylemde bulunur (herkes kendi sütünün iktizasını işler, kendine yakışanı yapar.) Nasıl olsa Rabbiniz kimin yöneltildiği yolun daha doğru olduğunu çok iyi bilmektedir.”(İsra: 17/84)   Rabbim, Hakkı Hak bilip Hakka tabi olmayı, batılı batıl bilip batıldan uzak durmayı nasip eylesin…
Ekleme Tarihi: 22 Temmuz 2015 - Çarşamba

HAK-BATIL MÜCADELESİ!

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğu, Allah ve Rasulüne meydan okuyan kimselerle –isterse bunlar babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsun- candan, yürekten bir ilişki (sevgi) içinde bulamazsın!”(Mücadele: 58/22)
 
Bu ramazan ayı ve oruç sayesinde bir kez daha öğrenmiş olduk ki, Hak-batıl mücadelesi hiçbir zaman sönmeyecek bir ateştir. Böyle bir mücadelenin olmadığını sanmak safdillikten başka bir şey değildir. Neden mi?
 
İslâm’a gönül vermiş Müslümanlar her zaman alçakgönüllü, hoşgörülü ve mütevazı olmaya gayret eden topluluğuz. “Onlar küfrü tercih edenlere karşı sert ve kararlı, kendi dava arkadaşlarına karşı merhametlidirler.”(Fetih: 48/29) ayetine muhalefet ederek özellikle dava arkadaşlarımıza merhametsiz ancak karşıt fikirlilere oldukça toleranslı davranırız.
 
Dinimizin bir gereği olarak incinsek te incitmemeye, hakarete uğrasak ta gönül kırmamaya özen gösteririz.Bazen o kadar yumuşak huyluluğa bürünürüz ki, karşı tarafın yanlışlarına, incitici söz ve davranışlarına susmayı tercih ederiz. “Aman daha fazla kaybetmeyelim” endişesiyle. Bu, biraz da ikiyüzlülüğe dönüşüverir farkında olmadan…
 
Bu davranışımızla hedefimiz tabii ki, karşı tarafın da bizim iyi niyetimizden etkilenerek yumuşaması, İslâm’a karşı kin ve öfkesinin azalmasıdır. Ama ne mümkün! Biz tevazu gösterdikçe onlar hakaret ve öfkelerini alenen, hiç çekinmeden ortaya koymaya devam etmekteler.
 
Hak-batıl davasında Hak, Allah’a ait değerlerin yanında olmayı ifade ederken, batıl şeytan, nefis ve şeytanlaşmış insanlardan yana olmayı ifade eder. Hakkın yanında olanlar apaçık belliyken, batılın yandaşları kâfirler, müşrikler, münafıklar ve ilginçtir bazen de Müslümanlar olabilmektedir.
 
İşte Ramazan ayı ve oruç… Eskiden başka din mensupları bile ramazan ayında oruçlulara saygı gösterir, alenen yiyip içmezlerdi. Gizli yiyip içmeyi özgürlüklerinin kısıtlanması olarak değil, “insana saygının” bir gereği olarak görürlerdi.
 
Şimdi ise, aynı mahalleyi, aynı işyerini, aynı mezarlıkları, zaman zaman da aynı camileri paylaştığımız insanlar; komşularımız; ismi Ahmet, Mehmet, Fatıma olanlar; öldüklerinde cenazelerine koştuğumuz, iyi şahitlikte bulunduğumuz, kusurlarını görmezden geldiğimiz insanlar açıktan ve alenen, meydan okurcasına inancımıza, ibadetimize hakaret etmekten çekinmemektedirler.
 
Biz onları bizden biri olarak görürken onlar bizi çoktan defterden silmişler bile… Bizim incinmememiz adına hiçbir geri adım atmamakta, kinlerini açıkça ortaya dökmektedirler. Rabbimiz bizleri tavrımızı değiştirmemiz konusunda bakın nasıl ikaz ediyor:
 
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar…
 
Onlar size zarar vermek için hiçbir çabadan geri durmazlar; dahası sizi zora sokan her şey onların hoşlarına gider. Kinleri ağızlarından taşmaktadır; kalplerinde sakladıkları ise daha beter. Biz, bu ayetleri size açıklıyoruz ki belki aklınızı kullanırsınız.”(Ali İmran: 3/118-119)
 
Demek oluyor ki Müslüman “Sevdiğini Allah için sevmeli, Allah’ın sevdiğini sevmeli; nefret ettiğini de Allah için nefret etmeli, Allah’ın sevmediğine asla gönülden sevgi beslememelidir.” Bu davranışın da imanının bir gereği olduğunu bilmelidir.
 
Müslüman nerede durduğuna, kimlerle nasıl bir ilişki içinde olduğuna dikkat etmelidir. Hoşgörülü olmak adına “dini değerlerine saygısızlığa” müsamaha göstermemelidir. Madem onlar özgürlükleri adına hareket ediyor ve taviz vermiyorlarsa, biz de dini değerlerimiz adına hareket etmeli ve dost-düşmanı iyi bellemeliyiz.
 
Hem kimin nerede durduğu değil, bizim nerede durduğumuz önemlidir. “Bizler Allah’tan (hâşâ) daha fazla merhamet gösterme ukalalığına düşmemeliyiz.” Çünkü Hak-batıl mücadelesinde batıla gösterilecek müsamaha Hakka yapılan bir zulümdür.
 
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğu, Allah ve Rasulüne meydan okuyan kimselerle –isterse bunlar babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsun- candan, yürekten bir ilişki (sevgi) içinde bulamazsın!”(Mücadele: 58/22)
 
Bize düşen en büyük görev, onurumuzu ve ağırbaşlılığımızı korumak, batıl karşısında eğilip bükülmemek, ikiyüzlülük göstermemektir. Bunu yaparken de kaba kuvvete değil “onlarla en güzel biçimde mücadele et!” ayeti gereğince hareket etmektir.
 
Ve kesinlikle bilmeliyiz ki, bizler kendi davamızdan verdiğimiz her ödün, her gevşeklik bizi onların gözünde küçültmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kendi davasının adamı olamayana hiç kimse saygı göstermez. Allah ta böylelerine değer vermez.
 
Küçümseme, meydan okuma ve dini değerlerimizle alay etme sadece Ramazan ve Oruçla ilgili de değildir. Hayatın her alanında ve her zaman var olan bir durumdur. Televizyonlarda, sosyal medya ve yazılı basında kısaca her alanda vardır. Hak-batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir.
 
Ramazanda elden düşürmediğimiz, okuyup ezberlediğimiz, dinleyip duygularımızı kabarttığımız, geçmişlerimize hediye ettiğimiz Kur’an ayetleri bize “Müslümanca bir duruş” konusunda sık sık uyarmaktadır.
 
Kur’an ayetlerinde kocaları peygamber olan iki kadın bizlere kötü örnek olarak sunulmaktadır. Nuh ve Lut peygamberlerin hanımları iman etmemiş ve peygamber davasına ihanet etmişlerdir. Demek ki, siz peygamber dahi olsanız, bazen eşinizden, bazen çocuklarınız veya akrabalarınızdan sizin davanıza gönül vermeyenler çıkabilir.
 
Böyle bir durum karşısında İbrahim peygamber bize misal olarak sunulur. İman etmeyen babasının kurtuluşu için Allah’tan mağfiret dileyen İbrahim hakkında:
 
“İbrahim’in (iman etmeyen) babasına “Senin için kesinlikle Allah’tan mağfiret (bağışlanmanı) dileyeceğim”…Sözünde sizin için bir örneklik yoktur…”(Mümtahine: 60/4)
 
Yani, babanız dahi olsa, kim olursa olsun eğer iman ve inancınız konusunda alaycı, inkârcı veya meydan okuyucu bir tavır ortaya koyuyorlarsa, yalandan merhamete gelip, cenazelerinin başında “Nasıl bilirdiniz?” sorusuna sakın ha “İyi bilirdik!” cevabını vermeyin, İmanınızdan olursunuz.
 
Ve yalancı şahitlikten yargılanırsınız. Din düşmanları hakkında hüsn-ü zanda bulunup, iyi insanlar olduklarını söylemek yalana şahitlik etmektir. Yalan şahitliğin nasıl ki hukuki olarak bir sorumluluğu ve cezası varsa dini olarak ta sorumluluğu ve cezası vardır. “(Rahman’ın o has kulları) yalan ve sahte olandan yana asla şahitlik etmezler…”(Furkan: 25/72)
 
O halde, Ramazan, Kur’an ve Oruç bizlere bir kez daha “mümin şahsiyeti” kazandırmış olmalıdır. Davasının eri, Hak ve hakikatin yanında, başkalarına yaranmak için eğilip bükülmeyen, dürüst bir kişilik kazandırmalıdır.“Allah için sevip, Allah için nefret etmenin imanımızın bir gereği olduğunun bilincine” ulaştırmalıdır.
 
“De ki, herkes kendi tasavvur ve aklının verdiği istikamet üzere eylemde bulunur (herkes kendi sütünün iktizasını işler, kendine yakışanı yapar.) Nasıl olsa Rabbiniz kimin yöneltildiği yolun daha doğru olduğunu çok iyi bilmektedir.”(İsra: 17/84)
 
Rabbim, Hakkı Hak bilip Hakka tabi olmayı, batılı batıl bilip batıldan uzak durmayı nasip eylesin…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberguven.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort