Ekleme
Tarihi: 12 Ocak 2016 - Salı
“Onlar (müminler), utanç verici bir iş yaptıkları ya da kendi kendilerine bir kötülük ettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahları için istiğfar ederler; zira Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir ki? Üstelik onlar, yaptıkları kötülük üzerinde bile bile ısrar da etmezler.”(Ali İmran: 3/134)
“Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir gün ashabına,“Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz!” buyurdu. Ashab,
“Ya Rasulellah! Biz zaten Allah’tan hayâ ediyoruz, elhamdülillah!” şeklinde karşılık verdiler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem,
“Hayâ, sadece sizin anladığınız manada değildir. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve ölümden sonraki hayatı asla unutmamaktır.” buyurdu (Tirmizi)
Ruhunu Kerim Kitabımızın mana sofrasından besleyen müminler, kâmil insan olma yolunun edep ve hayâdan geçtiğini bilirler.
Müminin söz ve davranışları edeple değer bulur. Edeple yapılan tövbe makbul olur. Dua ve ibadetler, edeple eda edilirse Allah’a yükselir ve sahibini yüceltir.
Edep ve hayâyı kuşanan kalpte ancak hayır ve güzellik bulunur. Edebi şiar edinmiş bir zihinden ancak faydalı düşünceler sadır olur.
Edeple konuşan bir dilden ancak hayırlı ve hoş sözler dökülür. Böyle bir dil, kendini ilgilendirmeyen boş sözlerden, dedikodu, yalan, iftira gibi mümine yakışmayan konuşmalardan uzak durur.
Edep ve hayâ ile nazar eden göz, kendi ayıbını aramaktan başkalarının kusur ve noksanını göremez. “Söyle müminlere, gözlerini muhafaza etsinler.”(Nur: 24/30-31)ayetinin terbiyesinden geçen göz, mahremiyet sınırlarını ihlal edemez.
Edep ve hayâ perdesine bürünen kulak, Rabbimizin hoşnut olmadığı her türlü söze kapalıdır. Edep ve hayânın tadına varan gönül, kin, haset, kibir, nefret gibi her türlü nefsani duygunun esaretinden kurtulur.
Bugün büyük oranda insanlık, bir edep ve hayâ mahrumiyeti, bir ahlak çöküntüsü yaşamaktadır.
Günümüz dünyasında ahlâkî değerler giderek yozlaşmaktadır. Öyle ki, önceleri edep ve hayâ sahibi olanlar övülür, değerli görülürken, şimdilerde edepli davranmak ve hayâlı olmak bir eksiklik, bir zayıflık gibi algılanmaktadır.
Edebe aykırı sözler sarf etmek ve ahlâk dışı davranışları alenî olarak işlemek ise ne acıdır ki kimilerince cesaretin, özgüvenin ve özgürlüğün göstergesi kabul edilmektedir.
Nice zihinler, gönüller ve bedenler edep ve hayâ ile yücelmek yerine edepsizliğin girdabında boğulmaktadır.
İnsanlık, nicelerinin ar damarlarının çatlayışını üzüntü ve ibretle izlemektedir. Kimi sosyal medya ortamları, ekranlar, sayfalar her gün hataya teşvik eden, günahı tatlı gösteren, kötüye ve şiddete müsaade eden kareler yayınlamaktadır.
Çocuklar istismar malzemesi hâline getirilmekte; kadınlar, cinsel meta olarak görülmektedir. Dün harama karşı edeple öne eğilen başlar, hürmetle çevrilen gözler bugün sınır tanımaz bir biçimde harama yönelebilmektedir.
Bütün bunların temelinde erdem ve ahlak üzerine bina edilmeyen bir hayat anlayışının var olduğu aşikârdır.
Edep ve hayâ yoksunluğu, insanın değer bakımından yoksullaşmasının bir ifadesidir. Edepsizlik, değersizliktir.
İnsanın fıtratında var olan edebi, hayâyı kaybetmek, kişiyi “en şerefli varlık” olmaktan çıkararak değersizleştirir.
Peygamberimiz, hayâ ve edebin, imanın bir tezahürü olduğunu, bu meziyetlerden kendini mahrum edenlerin ise hüsrana sürükleneceklerini haber vermektedir.”(DİB, Hutbesi)
“Gözünü aç! İncele, bak! Ayet ayet bütün Kur’an-ı Kerim esasında insana, insanlık edebini öğreten bir kitaptır. Manası, meali budur Kur’an-ı Kerim’in.”(Mevlana)
Utanmaktan utanan bir nesil geldi dünyaya,
Nerede kaldı edep? Nerde kaldı hayâ?
Süt çürüdü, bal koktu, bozuldu maya,
Müzeye kaldırıldı, tarihimizin vesikası edep ve hayâ. (Ramazan Zeyrek)
“Kötülük yapmak isteyen Züleyha odanın içinde bulunan putun yüzünü örttü. Yusuf (as) sebebini sorduğunda:
“O benim tanrımdır. Onun gözleri önünde fenalık yapmaktan utanırım” dedi. Buna karşılık olarak Yusuf (as) da:
“Sen fani ve batıl olan tanrılardan utanıyorsun da; ben âlemlerin Hak, Ebedi ve Yüce Rabbi olan Allah’tan daha çok utanmalı değil miyim? İşte ben de O’ndan hayâ ediyor ve bu yüzden fenalık yapmıyorum ve yapmayacağım da.” dedi.
Edep ve hayâ ile hayatlarını süsleyenlerden olabilmeyi Rabbim nasip eylesin.