Ekleme
Tarihi: 19 Mayıs 2016 - Perşembe
“Takva sahipleri (sorumluluk bilinciyle hareket edenler) cennetlerde, tarifsiz nimetler içinde olacaklardır…
Kendileri iman eden ve soyları da bu muhteşem imanı izleyenlere gelince: Biz onları (cennette) soylarıyla buluşturacağız ve kendi yaptıklarının (karşılığından da) hiçbir şey eksiltmeyeceğiz. Herkesin akıbeti kendi kazandıklarına bağlıdır.”(Tur: 52/17, 21)
Kandiller milletimizin gönlünde müstesna yeri olan zaman dilimleridir. Gerek Kur’an’la ve gerekse Peygamber’in (sav) diliyle methedilen kandilleri nefis muhasebesi açısından önemli buluyorum.
Elbette yılın tüm gece ve gündüzleri kullara verilen çok önemli fırsatlardır. Her yeni güne başlamak başlı başına mucizevi bir olaydır. Ama nedense çok tekrarlanan şeyler mucize olma özelliğini kaybediyor biz Müslümanların nazarında.
Dünya hayatında bir imtihan için var olduğunu kabul eden her Müslümanın gayesi, bu imtihanı sadece kendi adına kazanmak değil, çoluk çocuğu ve hatta tüm insanlık adına kazanma hedefini ortaya koymaktır.
Çoluk çocuğunuzun veya anne babanızın gözünüzün önünde cehenneme sürüklendiği bir ortamda kendinizin cennete gitmeniz sizi ne kadar mutlu edebilir?
Dünyada kendisi için her şeyinizden, yeri geldiğinde canınızdan bile vazgeçebileceğiniz evladınızın ebedi pişmanlığa ve yakıcı azaba uğraması karşısında mutlu olabilir misiniz?
Öyleyse bu kandil gecelerini de bir fırsata dönüştürerek, cennette de soyumuzla birlikte olabilmenin yollarını aramalı ve bu uğurda var gücümüzle çaba sarf etmeli değil miyiz? Rabbimiz’ in:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından koruyun!”(Tahrim: 66/6) ayeti gereğince hareket etmemiz gerekmez mi?
Ebedi mutluluğu kazanacak olanlar dünyadayken sorumluluk bilinciyle hareket edenler olacaktır. “Takva sahipleri cennetlerde ve tarifi imkânsız nimetler içinde olacaklardır.”(Tur: 52/17)
Bu güzel sonuca nasıl ulaşılabileceğini de yine Kur’an bize göstermektedir:
“Derken cennetlikler birbirlerine dönüp soracaklar: (Ne iyilikler yaptınız da cenneti hak ettiniz? Sahi neden buradasınız?) Diyecekler ki, vaktiyle bizler ailemiz hakkında endişeye kapılıp (imtihanı kazanma konusunda) tir tir titrerdik.”(Tur: 52/25-26)
Önümüzdeki Berat Kandili işte bu hassasiyeti gösterme adına bir vesile kılınabilir. Dünyanın meşgalelerinden başımızı kaldırıp “gerçek gündemimize” odaklanma adına fırsata dönüştürebiliriz.
Değerli okuyucularım!
Ailelerle bir araya geldiğimiz her defasında, aile büyüklerinin sürekli çocuklarından şikâyet edip durduklarını müşahede etmekteyiz. Ortamın müsait olup olmamasını dikkate almadan bir bakıvermişsiniz çocuklarla ilgili şikâyetler dökülüveriyor…
Çocukların, gençlerin psikolojik durumu göz ardı edilmek pahasına şikâyetler şikâyetler…
-Çocukların dini değerlere ilgisizliği,
-Dinin emir ve yasaklarını hafife, alaya alması,
-Anne babaya karşı çıkışlar, onların dini görüşlerini beğenmeyişler vs.
Bu huzursuzluğun gerçek nedenini bulma konusunda çocukları dinlemeye başladığımda ortaya çıkan sonuç gerçekten anne baba adına içler acısıdır.
Nedir sonuç? Çocuklar, gençler birçok konuda haklıdırlar. Çünkü anne babanın din diye anlattıkları ve çocuklarından mutlak itaat bekledikleri şeyler İslâm diniyle alakası olmayan hurafelerdir.
Eskiden büyüklere dini konularda soru sormak imkânsızdı. Zorlamayla da olsa din adına söylenen her şeye itaat etmek mecburi idi. Çocuğunuza iki tokatla, birazcık sert tavır koymakla namaz kıldırabilir, oruç tutturabilirdiniz.
Şimdi dünya küçüldü, sorgulayan bir nesil geldi ve maalesef anne babalar çocuklarının sorularına olumlu cevap verebilecek yeterlilikte değildirler.
Anne babaların dinlerini öğrenme adına (özellikle kadınlarımızın) katıldığı sohbet ortamından gelen bilgiler de yani, bu toplantılarda sohbet eden bir kısım bayan hocaların ortaya koyduğu din anlayışı da maalesef katılımcıları dinden soğutmaktan başka işe yaramamaktadır.
Eğer ata ve çocuklarımızla cennette birlikte bulunmak itiyorsak, kandil gecelerini de fırsata dönüştürerek Müslümanca bir hayat yaşama noktasındaki bilgimizi güncellemeli ve doğrultmalıyız.
Yanlış bilgi ve yanlış bir hayat sürerek Allah’ın razı olduğu bir Müslüman olma şansımız asla bulunmamaktadır. Bunun daha da korkunç olanı,İslamı, gereği gibi yaşamadığımızın farkında bile olmayışımızdır.
Düzelebilmek için yapılacak ilk şey, yanlış yolda olduğumuzu anlamaktır. Hastalık teşhis edilince tedavisi kolaydır…
Önümüzdeki “Cumartesi akşamı idrak edeceğimiz Berat Kandilinizi” kutlar, hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. Cumanız mübarek olsun…