Ekleme
Tarihi: 21 Temmuz 2016 - Perşembe
“Kendisine ayetlerimizi (Allah’ın varlık ve birliğine ait delilleri) verdiğimiz hâlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat.”
Ki, eğer Biz isteseydik onu mesajlarımızla yüceltirdik, ne ki o dünyaya sarıldı (yere çakıldı) ve ihtirasının peşine düştü. İşte bu yüzden böyle birinin durumu, üstüne varsan da kendi haline bıraksan da hırlayıp duran köpeğe benzer. Mesajlarımızı yalanlamaya kalkanların durumu işte böyledir. Şu halde bu kıssaları aktar, belki üzerinde düşünürler.
Ayetlerimizi yalanlamaya kalkan toplumun hali ne kötüdür: çünkü işledikleri haksızlıklar (sadece) kendilerini yıkıma götürür.
Kimin rehberi Allah olursa, doğru yola ulaşan o olur; O kimi de sapıklığa terk ederse, işte gerçekten kaybeden de onlar olurlar.”(A’raf: 7/175-178)
Ekmel-i Kâmilin mertebesine yükselme potansiyeliyle donatılmış kulların, kendi tercihleri sebebiyle esfel-i safiline (aşağıların aşağısına) düşmesi kendileri açısından ne büyük bir talihsizliktir.
Alçalmayı, değersizleşmeyi, yok olmayı yükselmek, yücelmek ve kemale ulaşmak olarak gören bir zihniyet nasıl bir cehalet sarmalına dolanmıştır?
“Kendisine ayetlerimizi verdiğimiz halde” cümlesi bu kimselerin Allah’ın mesajlarından haberdar olduğunu göstermektedir. Böylelerinin sorunu “bilgisizlik” değil, bilgi ahlâkından yoksun olmaktır.
Bilgi eğer ahlâki değilse sahibinin başına bela olur. Salt bilgi, sahibini her zaman kurtuluşa, kemale ulaştıramaz. Bir İslâm âliminin ifadesiyle;
Allah’ın mesajlarının gayesi, “insan merkezli bir hayat, iman merkezli bir insan, bilgi merkezli bir iman ve ahlâk merkezli bir bilgidir.”
Düşünün bir gün önce üniformalarının içinde saygın, vakur duran komutanların, “şeytanın peşine takılmaktan dolayı” bir gün sonra düştüğü zelil durumu… (Darbeye kalkışanlar)
Generallerin, subayların, komutanların vs… aile yakınlarının, çocuklarının, eşlerinin darbe öncesinde hem toplum nezdinde, hem de kendi hiyerarşik düzenlerinde ne büyük saygınlığı vardı.
Darbe sonrasında geldikleri konuma bakın…
Neden böyle oldu?
İzzeti, şerefi, üstünlüğü, galibiyeti başkalarının yanında aradıkları için bu duruma düştüler. Şeytan’ın yanında, şeytanlaşmış insanların yanında, hiçbir değeri olmayanlarda izzet ve şeref aramak insanı ayette ifadesini bulan zavallı canlı mertebesine indirir.
“… Ama asıl şeref ve izzet, Allah’a, O’nun Elçisi’ne ve inananlara aittir ama ikiyüzlüler bunun farkında değildirler.”(Münafikun: 63/8)
“Onları yıkıma, yok olmaya götüren kendi yanlış tercihleridir.”
Hayatlarını, güç ve kudretlerini ve hatta kuvvetlerini “Ebrehe” gibi yanlış yollara kanalize edip tüm değerleri, milleti, toplumu yıkmaya kalkışanlar “yıkılmışlardır.”
Yıkılacaklardır. Allah’ın sünneti budur.
Bu sebeple başımıza gelen felaketten çıkaracağımız en büyük ders: Hayatımızda hangi rolü oynadığımızı, nerede, kimin yanında durduğumuzu gözden geçirmek olacaktır.
“Kimin rehberi Allah olursa, doğru yola ulaşan o olur; O kimi de sapıklığa terk ederse, işte gerçekten kaybeden de onlar olurlar.”
Allah’ın Peygamberleri hem de peygamberlerin büyükleri Allah’a soru soracak kadar özgür davranırken, insanların, tabi oldukları kişiler karşısında “Gassal’ın (cenaze yıkayıcısının) elindeki ölü” gibi davranma köleliğidir kişileri bu duruma düşüren şey.
15 Mayıs 2016 akşamı imanın zaferi olmuştur. Hakkın zaferi, batılın mağlubiyeti… Bu zaferde milyonlarca garibin, fakirin, kimsesizin, yetimin duası vardır.
Dünyanın farklı köşelerinde açlık ve susuzluktan inleyen ezilmişlerin duası vardır. Gizli ve açıktan yapılan yardımların bereketi vardır. Verilen sadakaların belayı defetme gücü vardır.
“De ki: “Hak geldi, batıl yıkılıp gitti. Çünkü batıl, yok olmaya mahkûmdur.”(İsra: 17/81)
Bugün bir zafer elde edildi ancak görülmesi gereken çok büyük hatalar da vardır. Aynı şeylerin başımıza bir daha gelmemesi için alınması gereken tedbirler vardır. Bu tedbirler mutlaka alınmalıdır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, “Allah bu necip milleti bir kez daha inayeti ile korudu. Dünyada inim inim inleyen ve tek ümitleri Türkiye olan toplumların hürmetine korudu.”
Şimdi gevşeme zamanı değil, görev ve sorumluluklarımıza daha bir kararlılıkla sarılma zamanıdır. Başta geçen ayetlerin hükmünü ve hikmetini anlama ve uyanma zamanıdır.
Kur’an ve Sünnet etrafında birleşme zamanıdır. Hz. Peygamber (sav) dışında hiçbir kulun masum ve günahsız olmasının mümkün olmadığını anlayıp ona göre konum belirleme zamanıdır.
Mal mülk kiraya verilebilir ancak “akıl asla kiraya verilemez.”Sormayan, sorgulamayan bir akıldan da hayır gelmez.
“Kimin rehberi Allah olursa, doğru yola ulaşan o olur; O kimi de sapıklığa terk ederse, işte gerçekten kaybeden de onlar olurlar.”(Araf: 7/178)
Allah cümlemizi, cahillerin, gafillerin, münafıkların, azgınların, müşriklerin, aldanmışların, akılsızların, asilerin şerrinden muhafaza eylesin…
Tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır…