“Elif-Lam-Mim
(Yoksa) insanlar sadece ‘iman ettik’ demekle bırakılacaklarını imtihana tabi tutulmayacaklarını mı sandılar?
Andolsun Biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik.
Allah imanlarında samimi olanların kimler olduğunu bilecek, yalancıları da ortaya çıkaracaktır.
Yoksa o (‘İnandık!’ deyip de) kötülük yapmayı sürdürenler, Bizi atlatabileceklerini mi sandılar? Ne berbat akıl yürütüyorlar.”
(Ankebut: 29/1-4)
“Gitme Hüseyin!
Kufelilerin kalbi seninle, kılıçları ise Beni Ümeyye (Yezid) iledir.”
Peygamber torunu Hz. Hüseyin…
Aliyyül Murteza ve Fatımatüz Zehra’nın evladı…
Elli yaşını aşmış, göz göreceğini görmüş, gönül teslim olacağına tam ve tereddütsüz teslim olmuştur. Çalkantılı zamanlarda hep zühd hayatını tercih etmiş bilge Hüseyin…
Ümmet-i Muhammed (sav) o güne kadar çok badireler atlatmış ama şimdi karşı karşıya oldukları fitne ateşi öncekilere rahmet okutacak nitelikte.
Hz. Hasan (ra) ile bir anlaşma yaparak halifeliği ele geçiren Muaviye, “sahabi dahi olsa hiç kimsenin hata/kusur ve günahtan korunmuş olmadığını” ispat edercesine yanlış bir tercihte bulunmuştur.
Oğlu Yezid’i tahta geçirerek ümmeti içinden çıkılması zor bir sınava sokmuştur.
Yezid başa geçer geçmez iktidarını meşrulaştırmak ve muhalifleri susturmak için “her ne pahasına olursa olsun” kendisine biat edilmesini istemektedir.
Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman, Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, Aşere-i mübeşşereden Zübeyr b. Avvam’ın oğlu Abdullah ve Hz. Hüseyin (Radıyallahu anhum) biat etmediler.
Çünkü bu iş “Allah rızasına” uygun değildi ve ümmet “asabiyet uğruna” parçalanacaktır.
Yezid’in İslâm ümmetinin başkanı olmasını kabul etmediler. Bunun üzerine baskılar arttı. Hz. Hüseyin Mekke’ye gitti. Orada da rahat bırakılmayınca Kufe’ye gitme kararı verdi.
Hz. Hüseyin’in Kufe’ye gitmesine birçok kimse karşı çıktı. Onu vazgeçirmeye çalıştılar. O ise verdiği bu kararda ısrar etti.
Neden?
Şimdi bu noktada sorulması gereken soru şudur:
“Bunca vazgeçirme uğraşına rağmen Hz. Hüseyin neden kararından vazgeçmedi? Bu yolculuğa neden devam etti?”
Kerbela hadisesinden sonra birçok Müslümanın cevabını aradığı ya da anlamlandıramadığı konu bu olmuştur. Peygamber torunu, “Gitme Hüseyin!” çağrılarına neden uymadı?
1-Uymadı çünkü bugüne kadar aldığı İslami terbiye, Muhammedi duruş ona “haksızlık karşısında susmayı değil ayağa kalkmayı/kıyamı” emrediyordu.
2-Kerbela’ya gidilmemesi gerekseydi dedesi Muhammed Mustafa (sav) Kerbela toprağını eline alıp Hüseyin için gözyaşı dökerken, “Hüseyin’ime selamımı söyleyin sakın Kerbela’ya gitmesin!” diye tembih ederdi.
3-Eğer o Medine ve Mekke’den ayrılmasaydı Yezidin orduları bu mübarek beldelere gelip Müslümanlara eziyet edecek, “bütün bunlara siz sebep oldunuz!” diyeceklerdi. Hz. Hüseyin bu gerekçeyi ellerinden almış oldu.
4-Hz. Hüseyin Kufe müminlerine güvenmiştir. Bunca ısrarlı elçi ve davetten sonra “peygamber torununu yarı yolda bırakacaklarına” ihtimal vermedi.
5-Bu bir imtihandı ve herkes bu sınavdan geçmeliydi. Kim sessiz kalıyor, kim ellerini ovuşturuyor, kim makam mevki sevdasında, kim kimi yolda yalnız bırakıyor. Hz. Hüseyin’in ifadesiyle “gidilecek kimileri şehit olacak kimileri de şahit…”
6-“Zulme sessiz kalmanın zulme ortak olmak anlamına geldiğini” Hz. Hüseyin’den bir kez daha öğrenmiş oluyorduk. İşin ucunda ölüm dahi olsa Hak davadan asla vazgeçilmemelidir.
7-Hz. Hüseyin yola çıktıktan sonra onu yoldan çevirmeye çalışanlara “Rüyamda Rasulüllahı gördüm. Sonuç ne olursa olsun bu işi tamamlamakla emrolundum”(Tdvia, Hüseyin md.) demiştir. Demek ki olması gerekeni yapıyordu.
“Gitme Hüseyin!”
“Gitme, yapma, etme, konuşma, itiraz etme, sana mı kaldı, dünyayı sen mi düzelteceksin, bir akıllı sen mi çıktın” diyenlerin sözlerine kulak verilseydi, bu fetihler, bu Fatihler nereden çıkacaktı?
İslam beldelerinde yaşayan kimi henüz tüfeğin boyuna ulaşamamış imanlı gönüller olmasaydı “Çanakkale geçilmez!” kılınabilir miydi?
Neticede, Selahaddin Eyyübi’nin ifadesiyle “müminler seferden sorumludur zaferden değil”
“Zafer bazen ödenen bedelin büyüklüğüne bağlıdır.” Hz. Hüseyin’i Şehitlerin Seyyidi yapan işte budur.
İman edenleri unutulmaz kılan, zulmedenleri kısa zamanda "darmadağın olup unutulmuş efsaneye dönüştüren”(34/19) işte budur.
Kerbela’da zafer Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt’in olmuştur.
Rabbim şefaatlerine nail eylesin…