“Biz her ümmet için kurban kesmeyi bir ibadet kıldık ki, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine O’nun adını ansınlar.
Sizin İlahınız tek bir İlah’tır. Öyleyse tüm benliğinizle O’na teslim olun!
(Ey Peygamber!) Allah’ın emirlerine içtenlikle boyun eğen müminleri müjdele!”
(Hac: 22/34)
Kurban bayram günlerine yaklaşıyoruz.
Zilhicce ayı hem Hac hem de Kurban ibadetinin ifa edildiği aydır. Zilhicce ayının (10-13.) günleri Kurban bayram günleridir.
Kurban, insanlıkla yaşıt bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim Âdem aleyhisselamın çocuklarının kurbanından söz eder. İbrahim aleyhisselam rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmüş, bunun mutlaka yerine getirilmesi gereken Allah’ın emri olduğunu anlamış ve “bu apaçık imtihandan” başarıyla çıkmıştır.
İslam, iradeyi Allah’ın muradına teslim etmek demektir. Bu teslimiyeti gösteremeyenler tam anlamıyla iman etmiş sayılmazlar.
İsmail aleyhisselamın annesi Hacer, bu teslimiyeti kucağında bir bebekle kuş uçmaz kervan geçmez Mekke çölünde bırakıldığında göstermişti.
Ey İbrahim! Bizi bu ıssız çölde bırakıp nereye gidiyorsun?
Eş ve evlattan ayrılık acısı yüreğine çöken İbrahim’den ses gelmedi.
Ey İbrahim! Bizi burada bırakmanı sana Allah mı emretti?
Evet, Allah emretti.
Öyleyse Allah bize yeter, O bizi korur.
İbrahim aleyhisselamı çetin bir imtihan bekliyordu. Bu imtihan Nemrut ile savaşmaya, putperestlerle cedelleşmeye hiç benzemiyordu. “Yüreğindeki evlat sevgisinden imtihan edilecekti.”
Allah için nelerden vazgeçebildiğinden?
Dışardaki düşmanla savaşmak kolaydı da içerdeki “sevgi, şefkat ve merhametle” savaşmak, Allah için “fedakârlıkta bulunmak” nasıl bir teslimiyet gerektiriyordu?
Böylesi “Büyük/ apaçık imtihandan” başarıyla çıkabilmek tek başına üstesinden gelinebilecek şey değildi. İmtihanı kolaylaştıracak eşe, çocuklara, dostlara ihtiyaç vardır.
Dünyayı sen mi kurtaracaksın?
Bir sen mi çıktın akıllı?
Kendine de bize de yazık etme!
Herkes haram yiyor da biz neden duruyoruz?
Bu var ya bu, Allah diye diye bizi de yaktı…
Bu işe Allah’ı karıştırma tamam mı? (!!!)
Sonra İsmail’in Allah’a teslimiyeti… Babasının kendisiyle ilgili tasarrufu karşısında gösterdiği net duruş, hiç tereddüt etmeden ortaya koyduğu tavır.
“Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap!”
Emrolunduğumuz şeyi yapma konusunda ne çok tereddütler yaşıyoruz değil mi?
Tereddütler, şüpheler, bocalamalar, tökezlemeler, hesaplar, kitaplar…
Yüreklerden kopan itiraz cümleleri; ama, fakat, bu devirde, bu yaşta, bu çağda, bu sıcakta bu soğukta…
“Babacığım emrolunduğun şeyi yap!”
Kızım tesettürü Allah emrediyor.
Oğlum namazı emreden Allah’tır.
Orucu, Kurbanı, Haccı emreden, Zekatı farz kılan Allah’tır.
Dürüstlüğü, doğruluğu, helal kazancı, aldatmamayı emreden Allah’tır.
Helal-haram çizgisini koyan Allah’tır.
Seni, beni, tüm kâinatı, varlığı yaratan Allah’tır.
Yüreğine o sevgiyi, hayvan sevgisini koyan da Allah’tır.
“Hiç kimse kendisini Allah’tan daha merhametli görmesin!”
O böyle emretmiştir.
İnsanlık için kıyamete dek “en güzel örnek” Muhammed Mustafa (sav) bizzat kendi eliyle kendi kurbanını kesmiştir. Hayvanlar tapınmak için değil etinden, sütünden, yününden, gücünden faydalanılmak için yaratılmıştır.
“(Ey Peygamber!) Allah’a gönülden boyun eğenleri müjdele!
Kurban bir ibadettir. Ortakların bulunması, hayvanın seçimi, pazarlığın yapılması, kesim işlemi, etini taksimatı, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması vb…
Her safhası bir ibadet, teslimiyet sınavıdır.
Rabbim kabul eylesin…