Sağlık ve sıhhati elimizde olmadan bize veren Rabbime hamdolsun. Bunca nimeti veren Rahman ve Rahim sahibi olan Allah’a (cc) şükürler olsun. Kardeşimin oğlunun düğünü için hem ziyaret, hem de ticaret için siyasetin kalbinin attığı Ankara’ya gittim. Oradan ise ilk defa gitme şansı bulduğum Konya’ya geçtim. Ankara’dan Konya’ya otobüsler üç saate gidiyor. Dümdüz ovalar, sıfır asfalt yollar insanı büyülüyor. Konya tarihi dokusu ile farklı bir il. Bir milyona varan nüfusu ile ülkemizin tarım ambarı. Eğitimde İstanbul-Ankara gibi anakentleri yakalamaya çalışıyorlar. Halkı mütevazı. Sokaklarda gezenlerin etrafa saçtığı elektrik beni de etkiledi. Belki sıkıntıları da vardır. Lakin karşısındaki muhataplarına bunu yansıtmayan bir yapıları var. Konya denince akla İslam’a ve imana yön vermiş, tarihe damgasını vurmuş şahsiyetler akla gelir. Mevlana hazretlerinin bu kentte bulunuşu, tüm dünyanın dikkatini çekmiş ve gelen turistlerin çokluğu ile ilkler arasına girmiştir. Konya’nın yetiştirdiği çok değerli din âlimi Tahir hocanın ve Bedizüzaman’a talebe olma unvanına sahip Abdülmecid Nursi (Ünlükul)’un, Mustafa Cahid Türkmenoğlu’nun kabirlerinin bu ilde oluşu, şehre adeta manevi bir atmosfer yaşatıyor.
Sebze ve meyveler ucuz. Sokaklarda düzen, park ve bahçelerin nizama uygun yapıldığı kentte imarsız binalar yıkılıyor, yerlerine modern binalar yapılıyor. Üç adet Tıp Fakültesi var. Diğer Fakültelerle adeta yüz bin öğrenciye ev sahipliği yapıyor. İnsan bu kente gelince huzur buluyor. Ayrılınca hüzünleniyor. Bir günlük ziyaretim kandil gecesine tevafuk ettiğinden çok güzel bir geceyi, çok güzel ibadetlerle geçirmeyi Rabbim bana lütfetti. Mevlana türbesinde karşılaştığımız Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu beyle ayaküstü sohbet etme imkânı bulduk. Rabbim bana elli altı sene sonra şükürler olsun, Mevlana hazretlerinin türbesinde memleketimiz ve milletimiz için dualar etmeyi nasip etti. Sabah erkenden tekrar Ankara’ya döndüm. Ankara’da Kocatepe Camii’ni, Hacı Bayram-ı Veli’nin türbesini, gül babanın kabrini ziyaret ettik. Bizim öyle şaşalı yerlerden zevk almadığımızı bilen Rabbim o yerlere gitmeyi de nasip etmedi. Çünkü bu manevi yerlerden fırsat bulup, kısacık ziyaretimizde zaman da kalmadı.
Seçimlerle ilgili çok yazdık. Görüşlerimizi ve düşüncelerimizi kırmadan, dökmeden kaleme aldık. Okuyucularım bazen olumlu, bazen de olumsuz yorumlar yaptı. Bunları saygı ile karşılıyorum. Taraf olmamaya çalıştık. Okuyucularımı yönlendirmeden çok bilgilendirmeye özen gösterdim. Umarım anlayan anlamıştır. Dengelerin belediye seçimlerinde ne denli etkili olduğunu gördük. Kaygan zeminde siyasi ortamda her saat nelerin değişeceğine şahit olduk. O yüzden siyasi düşüncelerin yanında etkin kökenler, bölgesel tercihlerin her an her parti için avantaj olduğuna şahit oluyoruz.
Ben, bundan sonra ülkemizin kalkınmada çıtasının yükseleceğini düşünüyorum. Seçilenlerin yapılanların üzerine yeni yatırımlar yaparak ülkemizi daha da ileriye götüreceğini tahmin ediyorum. Artık geriye dönüş olmayacaktır. Bölgemizin acil ihtiyacı olan istihdama yönelik yatırımların artık gelmesini temenni ediyorum. Çay üzerinden çıkar sağlamak için politika üretmenin yerine kesin çözümleri içeren yeni projelere ihtiyacımızın olduğuna inanıyorum. Turizm için her geçen gün daha da önemli konuma gelen bölgemizin sağlıklı bir alt yapıya ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Aynı anda dağ ve deniz ile iç içe bulunan Allah’ın harika sanatı cennet mekân bölgemize biraz daha ehemmiyet verilmesini ilgililerden talep ediyorum.
Değerli okuyucularım. Üç aylara girmiş bulunuyoruz. Rahmet ve bereketin yağmur gibi yağdığı bu aylarda kendimizi otokontrol edip; nerelerde hata yaptım, neler yapmalıyım? Muhasebesinin yapılacağı bu aylarda kimsenin kalbini kırmadan kardeşlik duyguları içinde yaşamaya alışmamızın gerektiğini daha çok tefekkür edelim. Etrafımıza kin ve nefret saçmayı bırakıp, sevgi ve saygıyı aşılamalıyız. Seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Üç aylarda ve ardından gelecek Ramazanı-ı Şerifte günahlardan arınıp, sevaplarla yaşamanın zevkini Rabbim bize tattırsın.