Zulüm her yerde her zaman herkese haramdır.
“… Allah zulmü içselleştiren zalimler topluluğunu asla doğru yola yöneltmez.”(Tevbe: 9/109)
“Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım. Zulmetmekten ve zulme uğramaktan da sana sığınırım.”
(Buhari, Deavat, 40)
Zulüm denince hepimizin aklına Filistin’de, özellikle Gazze’de yoğunlaşan soykırım geliyor. Zalim denince de Siyonist İsrail ve fiili destekçileri… Bir de zulme tepki vermeyen büyük sessiz çoğunluk… “Zalimler için yaşasın cehennem” diyoruz…
Bugün Gazze’de zulmün en üst seviyesi sergilenmektedir. Bir ileri safhasının olmadığı, tarifi imkânsız bir zulüm… “Bizi durdurabilecek bir güç yoktur” meydan okuyuşunu yapabilecek kadar azgın bir topluluk yeryüzünü fesada uğratıyor. Gazzeli masumların diliyle “Hasbunellahu ve ni’mel vekil: Allah bize yeter o ne güzel vekildir” diyor onları Allah’a havale ediyoruz.
Gerçek şu ki, mazlumların bugün Allah’tan başka sığınabilecekleri bir merci, yardım talebinde bulunabilecekleri bir makam yok maalesef. “Allah de sonra da bırak onları daldıkları bataklıkta ve saçma uğraşlarında oyalanıp dursunlar.”(En’am: 6/91)
Hani derler ya “işin Allah’a kalmışsa oldu bil.” Bitmiştir bu iş, İsrail’in yok oluş faturası kesilmiştir de zamanı beklenmektedir. Var bunda da onlarca hikmet…
Bizdeki zulmün farkında mıyız?
Müslümanlar olarak hayatımızı kuşatan, her birimizin hayatına çöreklenen ve içselleştirdiğimiz zulme ne diyeceğiz? Müslümanların birbirlerine reva gördüğü zulümleri ne yapacağız?
Aile bireylerinin birbirlerine yaşattığı psikolojik, sözlü ve fiili zulme ne diyeceğiz? Sadakatsizliğe, aldatmaya, sevgisizliğe, nefrete dönüşen ve şiddet yuvasına dönen, Müslüman ailede sergilenen zulme ne diyeceğiz?!
Ana babaya reva görülen zulmün günahı yok mudur? “Ben başkaları gibi anne babamı bakım evlerine yatırmıyorum” edebiyatına rağmen onlara evdeki ikinci el/eski/çöpe atılmayı bekleyen eşya muamelesi yapanlara ne demeli!
Kardeşin kardeşe reva gördüğü zulme ne diyeceğiz? Esnafın müşteriye, amirin memura, komşunun komşuya yaptığı zulme ne diyeceğiz?
Ev sahibinin kiracısına, kiracının ev sahibine yaptığı zulme… Ekran zulmüne, akran zorbalığına, trafik canavarlığına… Şiddete, hakarete, hak ihlallerine… “Zulmetmekten ve zulme uğramaktan” Allah’a sığınan bir Peygamberin ümmetinin “zulmü içselleştirmesine” ne diyeceğiz?
Hidayet rehberi Kur’an’da onlarca kez dikkatlere sunulan “… Allah zalimler topluluğunu asla doğru yola yöneltmez” ayeti kimlere seslenmektedir?
Korkaklığımız, huzursuzluğumuz, güvensizliğimiz, ruhsuzluğumuz, şuursuzluğumuz bundan kaynaklanıyor olabilir mi? “… Haberiniz olsun/dikkat edin/iyi bilin ki,
Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.”(Hud: 11/18)
Nerede o zalimler?
Sadece Filistin topraklarında mı?
Gazze’de mi, Arakan’ da mı, Doğu Türkistan’da mı?
“Zulümden uzak durun (Zulmetmeyin!) Muhakkak ki zulüm kıyamet gününde zalime zifiri karanlıklar olacaktır.” (Zalimlerin nurları sönecek, Allah’ın rahmetinden mahrum kalacaklar, kurtuluş ümitleri boşa çıkacak.)
Kendi hayatımızdaki zulme dur demeden, kendi içimizdeki canavarı ıslah etmeden dünyadaki zulmü durdurabilmemiz mümkün değildir. Rivayet odur ki;
Komşusunun duvarına küçük abdestini bozduğunu söyleyen sahabeyi Allah Rasulü (sav) cihada götürmemiştir. Fetihler önce yüreklerde başlamalı sonra yeryüzüne dağılmalıdır. Bu da bir “cihad bilinciyle” gerçekleşir. Sözün özü,
“Zulüm her yerde her zaman herkese haramdır.”
Son not:
İsrail ve destekçilerinin mallarını “BOYKOT” konusunda hâlâ tereddüt yaşayan, bocalayan, mazeret uyduran ve bir türlü boykot etmeyi göze alamayan kardeşlerimiz var.
Yarın Allah’ın huzurunda “bu konuda sen ne yaptın?” sorusuna fiili/uygulamalı/görünür bir cevaptır boykot etmek.
İmanımızın bir gereğidir. Bugünün en büyük cihadıdır.