Siyasete girmek çok kolay, çıkmak ise zor. Girerken araç olarak kullanılması gereken siyaset amaç olarak kullanıldığında hizmet aşkı unutuluyor. Nefis devreye giriyor. Kişi siyasete girerken bulunduğu konumu muhafaza edemiyor.
Siyasi akademisyen kursuna katıldığımızda Kocaeli Belediye Başkanı çok güzel bir anısını bizlerle paylaştı. Anlayanların önemli mesajlar çıkaracağı bu konuşma günümüzde siyaseti düşünenlerin bir kez daha kendilerini kontrol etmesi açısından salonda bulunan dinleyicilere çok büyük dersler verdi. Başkan İzmit (Kocaeli) Belediye başkanı değilken aynı ilin ilçesinde Belediye Başkanlığı görevinde başarılı bir grafik çizmişti. Parti genel merkezince Kocaeli Belediye Başkanlığına aday olması önerildi. Bizler olsaydık balıklama bu işe girerdik. Başkan öyle yapmamış. Öncelikle danıştığı hocaları ‘sizden daha yetenekli bir kişi varsa yerini ona bırak ve siyasete girme. Asıl mesleğin olan öğretmenliğe dön’ demiş. Başkan ise aday adaylarını beklemiş. Ardından aday adaylarını yeterli görmeyince kerhen de olsa “bu bir kamu görevi demiş ”aday olmuş. Bugün Kocaeli çok büyük bir gelişme sağlayarak, düzenli bir kent olmuştur. Siyaseti nefsi tatmin olarak düşünenlere duyurulur.
Yine 1980 öncesi Ankara’da bulunurken o dönem halamın çocuğu olan ve bugün rahmet-i rahmana kavuşan Doğru Yol Partisinden Milletvekili seçilen Mustafa Dursun Yangın’ın ofisine uğradım. Bizler hararetli bir politik kavganın içindeydik. Gördüğüm ve duyduğum canlı hatıralar beni bu işlerin bize göre olmadığını bir kez daha yaşamama sebep oldu. Rahmetli bana ”Bak Abdullah bu meclise gelene kadar her türlü kavga ve tartışmalara giren biz vekiller; vekil seçilince mecliste birlikte yer, içer ve tartışma yapmadan sohbet ederiz. Sakın ha bizim için ileride olumsuz yaralar açacak tartışmalara girmeyin” dedi. Ve bak şimdi takip et bizi dedi. Kendisi Doğru Yol Partisi Milletvekili olarak CHP Milletvekilleri ve MHP vekilleriyle şen şakrak sohbet etmeye başladı. Bu olay beni bir yandan çok sevindirdiğinin yanında, bir o kadar da üzdü.
Seçimlerde bulunduğumuz il veya ilçede en yakın arkadaşlarımızla görüş ayrılığından dolayı tartışma yaptığımız vekillerin bu denli içli dışlı olması bizim ne kadar yanlış içinde olduğumuzun canlı örneğini gözler önüne serdi. Neden bizler yetenek ve kabiliyette bir başkasını tercih edemiyoruz? Meclis’e gitmek için her türlü yalanı ortaya koyarak milleti aldatanlar bir gün dünyada olmasa bile mahşerde hesap vereceklerini akıllarına getirmiyorlar mı? Aynı düşünceyi paylaşanların, aynı davaya hizmet edenlerin A veya B Partiden vekil seçilmesi çok mu önemli? Her seçim dönemi gelince ortaya çıkıp “bu işi ben daha iyi yaparım” diyenlerin artık samimiyetlerine de güvenim kalmadı.
Meclis çatısı altında birbirini yiyenleri gördükçe içim kahroluyor. Bu, kendini seçkin gören sözüm ona vekiller hangi sebepten kavga yapıyorlar? Temsili bulundukları millet için mi? Yoksa istikballeri için mi? Veya şov için mi birbirleriyle dalaşıyorlar? Benden âcizane tavsiye ailenizle birlikte izlemeyin bunları. Vekil demek; milletin derdi ile dertlenen, bulunduğu yer için proje üreten. İşsizlere iş bulmak için çalışan vs. seçmenlerin isteklerini karşılamak için değil midir? Kazanıp meclise gidenler kendi ailelerinin istikbalini, milletin istikbalinden önde görenlerden bıktık usandık. Dolarlar sayarak özel terzilere diktirilmiş elbiseler, garibin bir yıllık geliri ile takılan kravatlar ve marka gömleklerle milletin karşısına geçmeyi marifet bilenlerin aklını başına almasının zamanı gelmedi mi? Ağza alınmayacak sokak kabadayıları gibi lafları yaparak seçmenleri geren bu zihniyete bu seçimlerde dur demek lazım.
A veya B Partilerin tümünde bu çizdiğim portreli vekiller vardır. Bu memleket şehit kanlarıyla yoğrulmuş. Her karış toprağı kanla yazılmış. Tarihten miras aldığımız görgü ve terbiye neden bu zevat tarafından bozuldu. Bozanlar ise yine de aklı başında kişilerden oluşuyor. Milletin derdi ile dertlenmeyen, sorunlarına lakayt kalan sorumsuzlara dur diyelim. Takım tutar gibi parti tutmaya da karşıyım. Hangi partiden olursanız olun, vekillerinize hesap sorun. Kendilerini rahat bırakmayın. Sessiz kalmak vebal almaktır. Bu vebali, bir başkasını mutlu ve huzurlu, aynı zamanda makam sahibi yapacağım diyerekten sakın almayın. Oy almak için kapı kapı dolaştığınız seçmenlerin ahı sizi bir gün bulunduğunuz koltuk ve makamlardan alaşağı edecektir. Bu dünya, makamlar, saltanatlar, mevkiler ve şöhretler bir gün sona erecektir. En kötüsü tüyü bitmemiş yetim hakkını korusunlar diyerekten gönderilenler babaların malıymış gibi devlet kasasını soymaya kalkanlardan bu dünyada olmasa bile ahrette hakkımızı alacağımızın bilinmesini buradan duyurmak istiyorum. Sorumsuzlara sorumluluklarını hatırlatmayı bir seçmen olarak kendimde sorumluluk hissederek yazmak zorunda kaldım. Benden söylemesi.