HİTABET VE HATİPLİK
Nice insanlar kabiliyetli-yetenekli –bilgi ve becerikli olmasına rağmen karşısındaki muhatabına bilgilerini aktarmakta güçlük çekerler. Yine bunun tam aksine bilgi ve becerisi olmayan ama hitabeti iyi olan kişilerinde hafızasında bulunduğu kadar bilgi ve becerilerini aktarmakta çok maharetli oldukları günümüzde görülüyor. Katıldığınız bir toplantı ve seminerde hitap eden hatip’in anlatış tarzı çok önemlidir. Dinleyicileri etki ve kontrol altına alması da oldukça zordur. Bunlar yetenek işidir. Yetenek de genelde doğuştan var olur. Sonradan elde edilenler ise var olanın gelişmesine yardımcı olur. Hatip çok okuyup kendini iyi yetiştirmelidir. Kendini dinlemeye gelenleri anlatım ve vücut diliyle kontrol altına tutarak zamanın nasıl geçtiğini katılımcılara hissettirmemesi gerekir. Yoksa kontrol elinden çıkar bilgi ve becerisini karşısındakine aktaramaz. Katılımcıların arasında Hatip ten daha bilgili kişilerin olabileceğini hatip de bilerek ona göre söz sarf etmelidir. Yoksa yanlış ve eksik bilgiler de kendisini zor durumda bırakabilir. Başka bir hatip belki de öncekinden bilgi ve beceriden daha önde olmasına rağmen muhataplarını kontrol altına almada, onlara hâkim olmada güçlük çekiyorsa işte o zaman dinleyicilerin kulağı her ne kadar hatipteymiş gibi gözükse de gözleri saattedir. Konuşma-bilgi ve beceriyi bir başkasına aktarma işi maharet ister. Yetenek ve kabiliyet gerekir. O yüzden günümüzde hatipler tek tük çıkıyor. Birde hatiplikte iyi olmasına rağmen kitleleri harekete geçirmede zaafı olanlar vardır. Bu kişiler kapalı alanlarda tam bir hatiplik yaparken, aynı beceriyi açık alanlarda ve ikili münasebetlerde gösteremiyorlar. Günümüzde hitabet çok önemli bir konuma gelmiştir. Dünya genelinde bir söz’ün nerelere gittiğini hesap edip söylemek zorundasınız. Makam ve mevki sahibi olanların nefsi değil akılla konuşması gerekir. Bilgi ve dayanağı olmayan ve işkembeden atılan laflar zaman israfına sebebiyet verdiğinden değere alınmamalıdır. Öyle laflar vardır ki, katliamlara hatta savaşlara bile sebebiyet verir. O yüzden belli makam ve mevkii işgal edenlerin konuşurken dikkat etmesi gerekir. Söz kurşun gibidir. Nasıl ki kurşun silahtan çıkınca bir daha yerine konulmuyor. Uğraşılıp konulmaya çalışılsa bile aynısı gibi olmuyor. Konuşmalarda aynen böyledir. Söylenecek olumsuz bir sözün nerelere mal olacağı, kimlerin kalbini bir daha asla onarılmayacak derece de kırdığını hesap etmek zorundayız. Gönül almak yerine gönül kırmak, kırmak dinende hoş görülmeyen bir davranıştır. Sadece laf olsun diyerek de konuşmak doğru değildir. Birisine sormuşlar “bir insanın akıllı olup olmadığını nasıl anlarsınız”? O da “konuşmasından” diye cevap vermiş. Muhatap “peki hiç konuşmazsa” o zaman cevap enteresan geliyor ”o kadar akıllısına hiç rastlamadım” işte insanın konuşmasının kendi üzerinde nasıl etkiler yapacağını gösteren güzel bir örnek. Bunun gibi âlimlerin de çok güzel sözleri vardır. Sizinle bazılarını paylaşma istiyorum. Mevlanaya sormuşlar: O kadar okursun, o kadar yazarsın neyi bilirsin? Mevlana şu cevabı verir; Haddimi bilirim… Göz iki, kulak iki, ağzımız ise tektir. Çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerekir. (A.U)Bazı İnsanlar Söyleyeceği çok şey varken susar. Çünkü Anlayanı yoktur bilir. Yerinde Söz söylemesini bilen Özür dilemek zorunda kalmaz. (Fatih Sultan Mehmet Han) Az konuşmaktan pek az, çok konuşmaktan sık sık pişman olunur (Confucius)Cebinde para bulunmayanın, hiç değilse dilinde bal bulunmalı,
Her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir ( Bediuzzaman), Üç şey vardır ki insanın gönlünü öldürür: Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak ( Malik B Dinar,) Ya hayır söyle, ya sus ( Hadis-i Şerif)