NEREYE GİDİYORUZ? AYNI DÜNYADA AYRI YAŞIYORUZ
İnsanlar birbirine adeta küs gibi yaşıyor. Medeni dünya var olan sevgi ve muhabbeti ortadan kaldırdı. Akşam eve gelen misafirlerle ilgilenilecek ortamları da yok etti. Her an yenilenen üç boyutlu ekranlara taşınan TV’ler aileleri kendine mahkûm etti. Evde babanın ayrı, ananın ayrı çocukların ayrı bir dünyası oluştu. Bir evde ayrı üç dünya var. O,dünyalarda bile misafir hayaller yaşanıyor. Ortak noktalar bitti. Sevgi yok oldu. Yerine sevgisizlik hâkim oldu. Gençlerin bakışları, oturup kalkmaları bile değişti. Örnek alınması gereken anne ve baba da aynı kutunun esiri olmuş, örnek alınacak kişi olmaktan adeta çıkmıştır. Seyrettiği haber, dizi, film ve gayri ahlakı programların etkisi altına kalarak çokluk içinde yokluğa mahkûm vaziyete düşmüştür. Günümüzde herkes kendi dünyasında yaşıyor. Arkadaşımdan dinlemiştim. Bu gibi olaylara zaman içinde sizde şahit olmuşsunuzdur. Seyahate çıkmış. Tabiî ki Otobüse binmiş. Yol uzun. Menzil uzakta. Git git yol bitmiyor. Yanında bir başka yolcu daha oturuyor. Her ikisi de 1000 kilometreye yakın yol gidiyorlar. Her ikisi de yan yana iki koltukta yaklaşık 20 saat’in üzerinde yolculuk yapıyorlar. Kimse kimse ile tanışmıyor. Adam yanı başındakinden farksız oturuyor. Esasen kaç kilometre yolculuk edilirse edilsin otobüse binildiğinde “Merhaba, ben filancı, siz kimsiniz, nereye gidiyorsunuz?”diye tanışmak gerekir. Ve aynı otobüste ayrı insanlar, ayrı dünyaların hayalleriyle yalnız ve tek başına menzili olan son durağı otogar’a ulaşıyorlar. Otobüsten inip kaçarcasına dağılıp gidiyorlar. Bir arada bulunanların tanışmaları bir sünnettir. Bu olaylar sadece yolculukta mı oluyor? Hayır, çoğu yerde bu böyle. Bir vesile ile bir araya gelenler birbirlerine ancak soğuk soğuk bakıyorlar. Bakışlarda ki sevgisizlik kendisini ayan beyan belli ediyor. Niçin birbirimiz sevmiyoruz? Niçin ön yargısız ve şartsız sevgiyi karşımızdakine sunmuyoruz? Sevsek ne kaybederiz? Sevgisizliğin temelinde bencillik yatıyor. Bilgisizlik ve ilgisizlik var. Bir de yanlış bilgi vardır. Kendisinden başkasını göremeyen hiç sevebilir mi? Yalnız kendisine odaklanan ve kendi derdini öne çıkaran kişi, hemen yanı başında başkası olsa da onu fark edemez. Dünyayı seven, dünyadaki malı-mülkü öncelik sayan kişi insanı önemseyebilir mi? Elbette hayır. Sevgisizliğin temelinde aynı zamanda bilgisizlik de vardır. Kişi bilmediğinin düşmanıdır. Yanlış bilgi ile hareket eden de sevgiden yoksundur. Camiye gidiyorsunuz. Camide cemaat arasında da bir sevginin olmadığına şahit oluyorsunuz. Cemaatten bazıları bazılarına sanki dövecek gibi bakıyor. Tabii bu hiç hoş değil. Cami Allah’ın evidir. Camide dargınlıklar ve küskünlükler unutulmalıdır. Yine Akşam namazını camide birlikte eda ettiğimiz arkadaşıma dışarı çıkınca sordum ”İmam ilk rekâtta hangi süreyi okudu?” önce bir tereddüt sonra ise gelen cevap sükût oldu. Camiye ibadet için girip dünya işlerini bir türlü dışarıda bırakamayan bizlerin düzelmesi elbette zordur. Ama zoru başarmak da elimizdedir. Sıkıntımız çok. Bir ceviz kabuğunu doldurmayan meseleler yüzünden birbirimizi yemenin peşindeyiz. Katlar, yatlar, fabrikalar arabalar insanları, iki ay 2 m2 odada su ve hurma ile uzlete çekilen Mevlana hazretleri kadar mutlu etmiyor. Elbette her kişinin kusurları vardır. Önemli olan kişiyi kusurları ile sevebilmektir. Özellikle bizim gibi küçük yerleşim yerlerinde insanlar birbirlerini izlerler. Her hallerini takip ederler. Kusurlarını gördükleri zaman unutmazlar. Bir kötülük gördüklerinde de düşmanlık baş gösterir. Bu durum sevgisizlik getirir. Bizim dinimiz bağışlama ve af odaklı bir dindir. Hem insanlar arasındaki ilişkilerde, hem de kul ile Rab(cc) arasındaki ilişkilerde af ve merhamet dinimizde ön plandadır. Ceddimiz canlarını uğruna feda ettikleri vatanlarında Cumhuriyet Bayramında yaşananları görse idi. Acaba ne diyeceklerdi bizlere? Örnek alınacak insanlar “köstek” olmaya çalışıyorlar. Milleti idare etmeye talip olanlar kendilerini idare etmekte acze düşüyorlar. Ve bizlerin gözlüğüyle bir bakabilseler ne kadar gülünç duruma düştüklerine de şahit olacaklardır.