Bayramlar güzeldir. Kavuşma ve kaynaşmanın en güzeli bayramlarda yaşanır.
Rahmeti ilahiye tarafından Sıcakların ertelendiği ve uzun günlerde gelip çatan Ramazan ve oruç yine nihayete erdi. Ardından Bayram geldi. Sağlık ve sıhhatle bu uzun günlerde bizlere oruç tutturup Ramazan’a kavuşturan Rabbimize hamd-ü senalar olsun. Hastalığı nedeniyle Oruç tutamayanlara da Allah şifalar ihsan etsin.
Hayatımızda geçmeyen ne var ki? Doğumdan bu yana bulunduğumuz yaşa kadar ne kadar zaman geçti? Geriye dönüp baktığımızda uzun bir mesafeyi koşan koşucular gibi “bir anda bitti bunca yaş” diyoruz. Bitmez denen nice oruçlar bitti. Oruçlar bitmiyor. Bizim hayatımız bitiyor. Geçen Ramazan’dan bu yana nice genç ve yaşlı kardeşlerimizi dünya denilen misafirhaneden yolcu ettik. Bir dahaki Ramazan’a kadar da aynı yolculuk devam edecek.
Şimdi ise bir ay boyunca “Allah emretti, ben yaptım” diyerekten her türlü kötü ve şer işleri terk ederek ”Ramazan benim ayımdır” diyen Rabbimizin emrine uyanların bayramını idrak ediyoruz.
Çok üzüleceğiz. Belki biraz zorlandık ama yine de bir daha kavuşup kavuşamayacağımızın belli olmadığı Ramazan ayını özleyeceğiz. Artık istesek de bir sene daha sahurun o cazibeli ve büyülü saatlerini göremeyiz. İftarın tadını ve zevkini alamayız. Pidelerin kokusunu bile hissetmeyiz. Çay ocaklarına iftar sonrası teravih beklerken içilen çayların tadını özleyeceğiz. İşte böyle feyizli bir Ramazan ayını geride bıraktık. Oruç tuttuk. Teravih namazları kıldık. Gücü yetenler fitre ve zekâtlarını verdi. Şimdi ise bayramı kutlayacağız.
Bu bayram sanıldığı gibi şaşaalı gösterişli devlet törenli bir bayram olmayacak. Sade, kaynaşma, kavuşma, ziyaret, barışma ve ikramlaşma bayramı olacak. Temennimiz ağlayan, masum ve mazlum İslam âlemi de bir gün ittihad-i İslam’a kavuşarak bayram eder.
Aç ve sefil bırakılan medeni (madeni) dünyaya karşı kendine gelerek ayakta durmaya çalışır.
Bu bayramda dünyanın bir bölgesinde hala kan akıyor. İnsanlar egolarını tatmin etmek için masum kişilerin canını almaya devam ediyor. Bir yanda ise tokluktan ne yapacağını bilmeden gıdaları çöplere atanlar, diğer yandan çöplere dökülenlere bile muhtaç olan insanlar yaşıyor.
Umarın bir gün bu görüntüler son bulur. Rabbim tüm insanlık âlemine ayrım etmeden rızık verirken biz insanoğlu kendi gayretimizle bu rızkı engellemeye çalışıyoruz. Bu hukukullaha dokununca işte o zaman aç, tok, zengin ve fakir demeden musibetler gelir bizi de inşallah ikaz eder de uyanırız. Temennim bu gibi musibetlere maruz kalmadan bizler uyanırız, şuurlanırız. Yoksa bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Bayram günü sabah namazımızı kılacağız. Çoluk çocuk sabahın erken saatinde camileri doldurup bayram namazını eda ettikten sonra ilk işimiz cami avlusunda cemaatle bayramlaşma olacak. Gülen simaların gülmesinin haklı olduğu güzel bir gün yaşayacağız. Ardından mezarlıkları ziyaret edeceğiz. Uzun süredir babasız ve anasız bayram kutlamak zorunda kalan ben ve benim gibi kardeşlerim mezarlıklarda dua ve niyazlarda bulunacak. Bir gün bizim gibi dünyada nefes alıp veren, oruç tutan, gülen oynayan bedenlerin iki metrelik toprakta haşir sabahını beklediğini düşüneceğiz. Bizim de her an bu mekâna gelebileceğimizin muhasebesini yapacağız. Kabir ziyaretleri insanlara mutlaka bir şeyleri hatırlatması gerekir. Yıkılmaz dediğimiz nice binalar gibi bedenlerimiz de bir gün toprakla yoğruluyor. Baki kalan ruh ebediyen yaşayacak. Ramazan ayı ile teneffüs ettiğimiz manevi hayatın inşallah diğer aylarda da devam ettiğini görürüz. Sevap hanemize yazılan bunca hasenenin Ramazandan sonra da devam etmesini sağlarız. Oruç tutamayan kardeşlerimize de bu zevk ve heyecanı yaşatmanın gayreti içinde olmalıyız. “Bu oruç tutmadı bayramlaşmayım” anlayışından uzak duralım. İslam’ı ve İman’ı kendi hislerimizle karıştırmayalım. Gerektiğinde Hıristiyanlara bile hoşgörü ile bakan dinimizi dar kalıplar içine hapis etmeyelim. Hoşgörü, muhabbet ve sevgi Peygamberini örnek alalım. Onun dönemimdeki güzel yaşantıları günümüze taşıyalım. Hiç bir kimsenin bu mübarek bayram günü kalbini kırmayalım. Kimsesizleri, hastanede yatan veya evinde bayramı hasta yatağından karşılamak zorunda kalan kardeşlerimize ziyarette bulunalım. Nesli tükenmeye başlayan yaşlılarımızın ellerinden öpüp hayır dualarını alalım. Ana ve babalarımızın ellerinden öpüp gönlünü alalım. Hiç uğruna nefsin tuzağına düşerek küs düştüğümüz kardeşlerimizle bayramlaşalım. Onlar kabul etmezse de “Allah böyle istiyor” diyerekten biz gidip barışmanın yollarını arayalım. Bu münasebetle tüm okuyucularımın bayramlarını kutluyorum. Bölgemize, Ülkemize, İslam âlemine ve İnsanlık âlemine barış, huzur ve güven getirmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.