FARABİ HASTANESİ’NDE OLANLAR VE OLMASI GEREKENLER
Trabzon Farabi Hastanesi’nde yatmakta olan arkadaşımız Recep Veyisoğlu’nu gazeteci arkadaşlarımızla ziyaret ettik. Birgün sonrada değerli arkadaşımız, kardeşimiz, Pazar halkının çok sevdiği ve il genel meclisi üyemiz Leyla hanımın eşi hakkın rahmetine kavuştu. Merhumu Pazar’da sevenleri tarafından kalabalık bir cenaze merasimi ile fani alemden baki aleme yolcu ettik. Ben ve arkadaşlarım ziyaretine gittiğimiz Farabi Hastanesi’nin yapısal durumunu anlatmak için birkaç gün geçsin diye beklerken, arkadaşımız rahmetli oldu. Bu kez hem taziye amacıyla, hemde hastanede olup bitenleri sizlerle paylaşacağım. Bilindiği gibi Recep kardeşimiz uzun süre tedavisi olmayan, belki olan fakat hala teşhiste sonuca varılamayan Kanser hastalığı ile başı dertteydi. Çok çekti. Sabır gösterdi. Hanımının deyimiyle hiç isyan etmedi. Hep sabır gösterdi. Adeta Eyyüp (as) sabrını gösterdi. Sonuçta akıbeti her kanser hastası gibi ahrete intikal ile gerçekleşti. Allah ona ve onun gibi rahmeti rahmana kavuşanlara rahmet eylesin. Kalanlara da sabır nasip etsin. Hastaneye 16. Mart 2013 Cumartesi akşamı gittik. Araçla önce acile gittik, müsaade etmediler. Ardından Onkoloji servisine uğramak için diğer binaya geçtik. Bir yandan da yağmur yağıyordu. Hastane alanı boştu. Park alanında hiçbir araç yoktu. Bu alan görevlilere aitmiş. Akşam mesai bitince giden görevlilerin boş bıraktığı bu alana hasta getiren veya ziyarete gelenler için araç koymaya müsaade edilse olmaz mı? Zaten görevli var. Yirmi dört saat orda. Sabah bu görevliler alanı boşalttırır. Personel yine gelir park eder. Bu kadar eziyet hemde akşam saati taşıtla gelenlere de çektirmemiş olurlardı. Çok zordur buları düzeltmek. İşlerimiz neden hep böyle zorluk çıkarmakla yürüyor. O saatte birçok araç yolları tıkıyor. Bu da zaman kaybına sebebiyet veriyor. Zaten stresli olan hasta yakınları daha hastaneye girmeden sıkıtıyla karşılaşıyor. Onkoloji(kanser) servisi 9. katta. Neden? Anlamakta bayağı güçlük çektim. Bu servislerde odalar gördüğüm kadarıyla ikişer kişilik. Bu da bana göre uygun değil. Şöyle ki, rahmetli Recep'in yattığı odada iki kişilik yatak var. Bu odada Rahmetli yatarken en az iki kişi hayatını kaybederek en alt bodrumdaki morga taşındı. Hasta olanların yanlarında bir bir ölen oda arkadaşlarının bırakmış olduğu acı ve sıkıntılar diğer hastalar için strese ve olumsuzluklara sebebiyet veriyor. Aynı şekilde servisin diğer odalarında da sık sık ölümler gerçekleşiyor. Bu da diğer hastaların moralini bozup psikolojisini derinden etkiliyor. Bence odalar tek kişilik olmalı. Veya Onkoloji servisleri mutlaka hastane olarak ayrı bir binada yapılmalıdır. Bu durum hastanede aynı serviste çalışanlar üzerinde de olumsuz havaya sebebiyet veriyor. Ellerinden geldiğince sabaha kadar koğuşlarda sancı çekenlere şifa için koşan bu kardeşlerime de Allah(cc) kolaylık ve sabırlar versin. Bu servisin en alt katta olma imkanı olamaz mı? bu da benim ayrıca öğrenmek istediğim sorudur. Hastanelerde çile ve ızdıraplar bitmiyor. Bir yaşından 100 yaşına kadar ölümlerin ardı arkası kesilmiyor. Adeta seferberlik var. Gelenler ve gidenler eksik olmuyor.Doğum servislerinde dünyaya ağlayarak gözlerini açan bebeler için gülen ve sevinen anneler,diğer yandan ise canı ciğer yanan yine bir başka ana ve babalar bu koğuşlarda eksik olmuyor. Hele Onkoloji(kanser)servisinde olan bitenleri o sevimsiz duvarlar dile gelse de bir konuşsa. Ne sevenleri birbirinden ayırdığını, evlatları ana ve babasından, yarenleri daha doymadan sevgililerinden nasıl ayırdığını bir dinlesek. 9 kat yer olarak çok güzel. Camdan dışarı baktığınızda Havaalanına inip kalkan uçakların uğultuları ve oto banda hızla giden araçları görürsünüz. İçeridekilerden bihaber gidip gelen bu kardeşlerimin en azından ayda bir kez bu gibi yerlere gelip sağlığının kıymetini bilmesi gerekiyor. Hastaneye bir adım yakın bu yerlerde sabaha kadar üniversiteli gençler, orta yaşlı ve yaşlılar zaman geçiriyorlar. İçeride amansız hastalığın verdiği sancılarla kıvrananların da bir gün bu kardeşlerimiz gibi eğlendiklerini ve şuan düştüğü yerin akıllarına bile gelmediğini düşündüğümüzde sağlık denen rahatlığın kıymeti daha da ortaya çıkıyor. Sağlık bilemediğimiz en önemli değer. Ancak kaybedince anlıyoruz. Sağlık ve afiyetle kalın. Siz siz olun. Kimsenim kalbini kırmayın. Sonra çok pişman olursunuz. Hem kötü söz ancak söyleyeni üzer.