Her ülkenin tarihlerinde onurlanarak anlatacakları birer hatıraları vardır. Bu yıllar geçse, nesiller değişse de değişmez. Yok, olmaz ve hatta daha da hatıralarda yer edip günümüzde, dünya var oldukça da yaşama devam eder. Bu Tarih’tir. Devletlere göre şekillenen tarih kimi zaman acılarla, keder ve üzüntülerle anılır. Kimi zaman ise gururla gelecek nesillere anlatılır. Japonya için Hiroşima, Kore için Kore Savaşı, Suriye için zülüm, Filistin için Kutsal topraklar gibi birçok örneklerle doludur Tarih... Bizim için ise her yıl değişmeden hatta daha da gelişerek değerlerimizden birisi iman gücü ile kazanılıp destan yazılan Çanakkale Savaşı var. Nice canların genç yaşta toprağa düştüğü Çanakkale için Şiir’ler, makaleler, romanlar, anılar ve söyleşiler yapılıyor. Bu öyle bir destan ki her geçen gün yeni bir hatıra ile gözlerimizde canlanıp yaşamaya devam ediyor. Bu eserlerden Mehmet Akif Ersoy genellikle Safahat'taki kıymetli eserlerinin başında iki şiiri vardır. İstiklal Marşı ve Çanakkale... Bu savaş'ı anlamlandıran birçok neden vardır. Ama öncelikle gelen bir dayanışma ve şahlanış var ki o da imandır. Çok büyük sırlar olduğu söyleniyor. Bizler şahit değiliz. Ancak yaşayanlar bu sırlarıyla birlikte şehitlik gibi kutsal bir ödülle mükâfatlanıp götürdüler peşlerine bizim göremediğimiz manevi yardımları. Aslında bize intikal eden bu kadar açıklıkta bile çok büyük sırlar vardır. Kimsenin anlamadığı en büyük öğe ise büyük bir ihtimal ile iman'ın kuvvetidir. İman ne kadar büyük bir manevi kalkan olmuş ve cisimleşmiş ki, sanki hala oraların topraklarında bu kalkan sarılı durur. Çanakkale’nin suyu başkadır. Çimeni çok yeşildir. Çiçekleri çok canlıdır. Sanki her canlı Allah'ın onlar için Cennette verdiği büyük nimetlerin yansımasıdır. Bu ay içinde Tüm Türkiye hatta dış devletlerde yaşayan Türkler de bir heyecan başlar. Seyahatler düzenlenir Çanakkale’ye. Eğitim kurumlarımız özel programlar düzenler. Şehitlerimiz için şiir, makale ve görsel yarışmalar başlar. Televizyon ve radyolarda tekrar anılan Seyit Onbaşı'nın hatıraları, Hasan Er'in kanlı saçları ve annesinin mektubu. Ama her hatırlandığında daha da büyüler insanları. Okunduğunda tadı kaçan bir hikaye değildir. Okundukça güzelleşen bir nağmeler saklıdır bu mektuplarda ve şiirlerde. Mehmet Akif'in dediği gibi
"Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber"
Bu savaş Peygamberimizin(as) manevi desteğini alan mukaddes bir zaferdir. Çanakkale övünerek, sıkılmadan ve utanmadan anlatacak olduğumuz bir zaferdir. Destanımızdır. Müslüman olmanın en büyük değerlerindendir. İman o zaman daha berrakmış, insanlar o zaman gerçekten menfaatin peşinde daha az gider ve başkalarını düşünmek her şeyden önce gelirmiş. Gerçekten de zaman geçtikçe insanların değerleri çok farklılaşıyor ve insanlar bencilleşiyor. İyi ki çok şükür böyle ataları olan ve devam eden nesilleriz. Allah(cc) bizleri de her zaman bu gerçek iman ile nurlandırsın ve şimdilerde bazı tarihsiz ve mesnetsiz insanların "cahil köylü" diye nitelendirilen bu insanların kıymetini anlamayı ve bilmeyi onlara ve bizlere nasip etsin.