SÜVEYDA
Aşkın ile ateşe, düşsem ne gam Süveyda;
Nemrut gibi alevin, akşam serinliğidir.
Nefesinden ateşi eksik etmesin Hüda.
Yanardağ yüreğinden, volkan olur taşarım,
Ateşinle beslenir, yangınında yaşarım.
Esir pazarlarında köle gibi satılsam;
Varıp sen alacaksan, kölenim gel Süveyda!
Zincirlere vurulup, zindanlara atılsam;
Bütün aydınlıklardan, yine sana koşarım
Gardiyanım sen isen, prangalarla yaşarım.
Ah kor ateşler şahı, efil efil sam yeli;
Esme böyle ne olur gönül gözüm kör oldu.
Şimdi ben bir çılgınım, ne akıllı ne deli
Ruh halimden haberdir mısra mısra işarım;
Alevin vurmasa da, küllerinle yaşarım.
Devrik krallar su içer, ayağımın izinde.
Erişilmez sultanın tek fedaisiyim ben;
İnan yaşamak için bir an mehtap gözünde
Zamanı arşınlayıp buutları aşarım
Süveyda, yokluğunda ben Araf’ta yaşarım.
Biliyorsun Süveyda, müptelayım aşkına.
Bilmem ki neden sana böylesine tutkunum?
Gün geceme karışıp, hayal dönse şaşkına;
Adını kalbime mıhlar, tüm adları boşarım
Yokluğunda Süveyda, bilmem nasıl yaşarım?
Esrimiş sevdan ey can, duman gibi başımda.
Hezeyanlar ötesi, cinnetine düçarım.
Sekarat bana her an, bu gencecik yaşımda;
Med-cezir arasında şu aklıma şaşarım.
Sükunet elin olsun fırtınanda yaşarım
Sen dediysem Süveyda, kastım endamın değil;
Ben sîneme yaktığın ateşlere vurgunum.
Benim senden isteğim inan ki ramın değil,
Var işine bak Süveyda, ben de bir beşerim
Ateşin bende kalsın, gör sensiz de yaşarım.