Pazar’da Emek ve Demokrasi Meclisi’nden Basın Açıklaması
Grup adına Şenay Ertunga’nın okuduğu basın açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:
“"Türkiye her gün başka bir gündemi tartışıyor, yaratılan suni gündemleri tartışmaya ve kafa yormaya yetişemiyoruz artık. Bu anlamda Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon, muhalifler açısından ne ilktir nede son olacaktır. Daha dün Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük seçimlerinde yüzde 86 oy alan Profesör’e görev verilmezken, hiç seçimlere bile katılmayan yandaş Rektör olarak atanmıştır. Hani millet iradesi…. Bu saldırılar ve operasyonlar, AKP iktidarına muhalif olan her kim varsa yok etme, susturma ve ortadan kaldırma girişimleridir. Cumhuriyet gazetesine daha dün, Gülen Cemaatiyle Ergenekon operasyonu yapanlar, bugün Cemaatçilik suçlamasıyla operasyonlar yapıyorlar. Bu tam bir Garabettir.
Bu operasyonların ve saldırıların muhalif Gazete, Televizyon, Radyo, Dergi vb yayınları ele geçirme ve susturma girişimleri olduğunu biz biliyoruz. Ama onlar, ya Terör ve Cemaatle ilişkilendirmekte ya da Devleti yıkma girişimleri olarak yansıtma konusunda pek de Mahirdirler. Yani ‘Yavuz-Hırsız’ misali parmak ısırtıyorlar adeta. Bu operasyonların Başkanlık sistemine geçmek için çakıl taşlarının ve engellerin temizlenmesi olarak da gördüklerini iyi biliyoruz. Tüm muhalefet odaklarını, direnme zeminlerini ortadan kaldırarak oldubittiyle Başkanlık dayatılmaya çalışıyor. Onun için kendilerine, yardakçı, değnek ve payanda olacak siyasi figürler arıyorlar. MHP bunlardan biridir maalesef. AKP ne yazık ki, onları da korkutmuş, hizaya getirmiştir. Türkiye, 14 yıldır siyasal İslamcı, piyasacı AKP iktidarı tarafından yönetiliyor. Gelinen nokta ortada. Bir yanda AKP’nin ‘aynı menzile’ kol kola yürüdüğü Cemaatin kanlı darbe girişimi var. Madalyonun diğer yüzünde ise darbe girişimini fırsata çevirip darbeyi süreklileştiren Erdoğan ve AKP iktidarı.
OHAL’e dayanılarak ülke anayasasız ve Meclis’siz yönetiliyor. Yargı doğrudan Saray’ın denetimi altında. Cemaatle hesaplaşma adı altında, muhalefete yönelik tasfiye ve sindirme operasyonları sürüyor. Erdoğan, her şeyin Saray’da toplandığı OHAL rejimini, Başkanlığa geçiş için bir fırsata çevirmeye çalışıyor. Sadece Erdoğan’ın konuşmasının, gece-gündüz miting yapmasının serbest olduğu, kalan herkesin susturulmaya çalışıldığı bir ortamda, Başkanlığa geçiş için hazırlıklar yapılıyor. Tüm demokratik alan ve kanalları bir bir yok eden AKP’nin Başkanlık bir yana anayasa yapma meşruluğu bile yoktur. AKP ile uzlaşma adına yeni anayasa ve Başkanlık tartışmaları dahi yapılmamalı, tüm muhalefet ve toplum kesimleri 14 Yıllık bu karanlığa son vermek için harekete geçmelidir.
ABD emperyalizminin ‘ılımlı İslam’ projesiyle, Beyaz Saray koridorlarında doğan siyasal İslamcı iktidar, 14 yılda görülmemiş yolsuzluklara imza attı, kanlı darbe girişimine sebep oldu, ülkemizi ilk kez komşu bir ülkenin rejimini değiştirmeye yönelen savaşa sürükledi, doğanın acımasız talanına ve emeğin kazanılmış haklarına el koydu. Bu politikaların sonucunda ‘Yeni Türkiye’ diye parlattıkları ülke her yanında ölümün kol gezdiği, cihatçı çetelerin yerleşik bir düzen aldığı viraneye dönüştü.
Siyasal İslam ülkenin tüm değerlerini çürüttü. ‘Alttakine din iman üstekine han hamam’ anlayışı ile Karunlaşanlar ülkeyi yönetiyor. 14 yıllık bu dönemde ülke tarihinde görülmemiş çapta yolsuzluklar, adaletsizlik, riya ve yalan ülkeye hakim oldu. Devlet eliyle büyütülen ve AKP iktidarında palazlanan Cemaatin sınav sorularına el koyarak milyonlarca gencin gelecek umudunu çaldığı gibi Ensar’larıyla da çocuklarımızın geleceğini karartan rezillikler bu dönemde yaşandı.
Artık bu çürümeye bir son vermenin zamanıdır. Bu çürüme karşısında toplumun ve ülkenin yeniden kuruluşu ancak sol, demokrat ve devrimci değerlerle yani yeniden paylaşmaya, dayanışmaya, sorunlarımızı birlikte çözmeye dayanan bir kültürün hakim kılınmasıyla mümkündür.
Şunu iyi bilelim ki, sesimizi duyuracak kanalları bir bir yitirdiğimiz sürece bizi duyan kimse kalmayacak.
Onun içindir ki, Cumhuriyet’e, Demokrat ve Devrimci bağımsız yayın kurumlarına sonuna kadar sahip çıkacağız, onları gözümüz gibi koruyacağız, onlarla yan yana ve omuz omuza olacağız ki, yaşamalarını ve devamlılıklarını sağlayacağız.
Erdoğan ve AKP, devletin tüm kurumlarını kendi uhdesine bağladığı gibi, ki basın ve medyada öyledir, ayakta kalabilen bir kısım bağımsız medya kurumlarını da türlü desiselerle kendi kanatları altına almaya çalışmaktadır. Buna müsaade etmeyeceğiz, bunu kabullenmeyeceğiz, susmayacağız, susturamayacaklar. Gün hep beraber ses çıkarmanın, omuz omuza vermenin, yan yana durmanın günüdür."