Hal ve ahvalimiz ne durumdadır?
Günlük yaşamaya alıştık. Hedefimizi belirlemek gibi bir düşüncemiz de kalmadı. Ülkemizin gündemini kendi yaşantımızla değerlendirmeye çalışıyoruz. Adeta kendimiz olmaktan çıktık. Etrafımızda gelişen olaylarla iç içe yaşarken ihmal ettiğimiz iç dünyamızla kavgalı hale geldik. Allah’ın(cc) antika sanatı olduğumuzu unuttuk. Boş ve içi dolmayan günlük meselelerle aklımızı ve kalbimizi zikir mahalli olmaktan çıkartarak adeta cennet misali dünyamızı cehenneme çevirmekteyiz. Buna hakkımız var mı?
Kâinatta mükemmel bir nizam ve intizam var. Yaratılan her hayat sahibi görevini harfiyen yerine getirmenin mutluluğu ile etrafa ışık saçarken, bizler bu ahengi göremiyoruz. Kışın adeta ölen ve haşiri hatırlatan mevsimin ardından, ilkbaharla yeniden canlanmaya başlayan yer küresinde açan çiçeklere bile bakmaktan aciz hale geldik. Bu gidişle nereye kadar sürükleneceğiz? Biraz olsun kendimizle hesaplaşmaya zaman ayıramayacak mıyız?
Gündem seçimler olunca herkes onu konuşuyor. Adeta içimiz dışımız seçim oldu. Onunla yatıyor onunla kalkıyoruz. Adaylar belli olsun diyerekten beklenen zaman çabuk geçti. Adaylar belli oldu. Aynen konuşmalar kaldığı yerden devam ediyor. Senin partin benim partim diyerekten yapılan tartışmaların sonu ne zaman bitecek?
Evde işyerinde çay ocaklarında, sokaklarda ve caddelerde hep aynı konu: ‘Seçim’
Seçmenler sandığa gidip oy kullanarak seçecek, seçilenler gülecek. Seçmenler sıkıntı çekecek, seçilenler rahata kavuşacak. İnsanı mutlu edecek bir sürü alternatifler varken biz mutsuzluğa doğru yelken açıyoruz. Bizim bünyemize yerleştirilen hislerimiz bunlarla doyuma ulaşmaz. Yenilenen dünyada kendimizi neden yenileme ihtiyacı duymuyoruz?
Seçimleri görmeden musalla taşına yatacağımız neden aklımıza gelmiyor? Cami avlusunda yatan merhuma taziye için gidenler de kenarda köşede seçimleri konuşuyor. Bir yandan annesi için ağlayan genç, diğer yandan ona baş sağlığı için gelenlerin kenarda beklerken hem de sesli olarak yaptıkları seçim konuşmaları. Biz bu muyuz? Buysak yazık olsun bize…
Dünya nereye koşuyor? İcatlar, gökdelenler, eğlence yerleri, lüks ile ilkel yaşam, uzay boşluklarına seyahatler Marsbahis vs. sözüm ona insanların mutluluğu adına yapılıyor. Peki; insanlar mutlu ve huzurlu mu? Elbette hayır. Böyle olsaydı. Gelişmiş ülkelerde intihar vakaları bu denli fazla olmazdı. İnsanlık âlemi insanlığı mutlu edip sonra da üzerine gaz bombaları atıp yok etmenin planını kuruyor. Böyle bir dünyada bireysel olarak mutlu olsan ne önemi var?
”komşusu açken, kendi tok gezen bizden değildir” buyuran Peygamber efendimiz (as) bu günleri ve kıyamete kadar gidecek dünyanın halini ve ahvalini bilerek bu sözleri söylemiştir.
Dünyada önce tarım devrimi ile insanlar bir süre oyalandı. Ardından endüstri devrimi ile zirveye taşımaya çalıştı. Teknoloji devrimi ile ise tavan yapmaya çalışıyor. Bunları başarı sananların ihmal ettiği insan modeli bugün hala mutsuz ve huzursuz yaşıyor. Çare arayanların çaresizliği ile bunalıma giren insanlık âleminin mutlu ve huzurlu olması ancak İslami modelle olur. Fıtrat (yaratılış) gayesine aykırı davrandığımızda ne mutlu ne de huzurlu olmamız mümkün değildir. Bir lokma aş, başını koyacak bir yuva, avret yerlerini örtecek örtüden başka bir şeyi olmayan ne veliler bu dünyadan mutlu ve huzurlu göçtü gitti. Onlar bizlerden hâşâ akılsızımıydı da dünyaya değer vermediler?
Mutluluk insanın iç dünyası ile barışık yaşamasıyla elde edilir. Asrısaadetten bu yana (bu dönem insanlık âleminin en parlak dönemidir) nice âlimler işkence ve eziyetlere maruz kaldığı halde inandıkları davalarını hem yaşayıp, hem de günümüze taşımayı başardılar.
Dünya senin olsa ne olacaktır? İçinde seni mutlu edecek his ve duygular olmadıktan sonra ne işe yarar? Yakın bir dostum tıpta okuyordu. Sordum “İhtisasını hangi dal üzerinde yapacaksın?” diye. Bana “psikiyatri” dedi. Benim “neden?” soruma, “çağımızda psikolojisi bozulmayan yok. En fazla ilgi duyulan bu alan ve para da bu dalda var” diye cevap verdi. Vah benim çağ atlamış dünyam. Önce insanları hasta et. Sonra tıp dalında tedavi bölümü aç ve orada eski haline döndürmeye çalış. Başarılı olma şansın ise yarı yarıya. İşte milleti mutlu edeceğim diyerekten kurulmaya çalışılan inançsız sistemin geldiği nokta budur. Siz yine seçimlerle uğraşın durun. Seçimler de geçer. Ama bu sancı ve sıkıntı dünya devam ettikçe sürer. Allah(cc) İman ve Kur’an yolundan ayırmasın.