Tarih kokan köylerimizden zilkaleköyü (Goluna)

Abdullah UZUN
Bir önceki yazımda sizlere Yeniköyü (Omokta) tanıtmıştım. Çok beğeni aldı. Yurt içi ve yurt dışından birçok okuyucum beni arayarak memnuniyetini dile getirdi. Kendi köyü ve evini gurbette görüp hasret gideren çok değerli arkadaşlarımda mesaj ve telefonla kutladılar. Bu kez yine Tarih kokan köylerimizden Zilkale köyünü ( Goluna) sizlere tanıtıp o yörede yaşayan kişilerin hislerine tercüman olmaya çalışacağım.



Goluna da çok özel bir köy, yıllar öncesinde belde nüfusuna sahip iken bugün sadece bir ay veya iki aylığına gelip ziyaret edilen yerler sınıfına girmiş. Bu tarihi binalara kışın kar ve ayazına direnmeye çalışıp ayakta durmaya çalışıyor. Bu tarihi eserlere sahip çıkılmadığında Korkarım ki bir gün yok olacaktır. Amacımız ilgililerin dikkati çekip korumaya alınmalarıdır. Yol arkadaşım Vehbi ile köye vardığımızda ilk karşılaştığımız D.Ali Arslan ile sohbete devam edip köyün sonunda ise İsmet Koç ile tamamladık.



Ben sizlere yorum yapmadan canlı şahitlerden dinlediklerimi yazıp paylaşmaya çalışacağım. D.Ali Arslan (Goluna köyü) yazın köye Ankara’dan gelip beş ay kalıp dönüyor. Bana şunları anlattı: ”Bu köy de 40 hane yaşardı. Her evde 10 kişi kalırdı. Evlerin her birinde en az 16 Büyükbaş hayvan bulunurdu. Bir iki evde de 150 koyun,200 keçi vardı. Selam olsun o yıllara Köyde bugün toplam 15 hane kaldı. Bu hanelerde yazın üç aylığına 30-40 kişi kalıyor. Bu köy Omokta ile birlikteydi. Daha sonra ayrıldı. Köyümüzde 150 yıllık Konak vardır” dedi.

Şevki Gülşen ise doğma büyüme bu köyde yaşadığını belirterek, “ Köyümüzde 100 senelik cami bulunuyor. Köyün camisi yıllar önce dolar taşardı. Bugün imam olmasına rağmen cemaat yok. Sadece Cuma günleri 10 veya 15 kişi oluyor. Cami avlusunda 100 yıllık mezarlar var” dedi.



Cengiz Liman’da doğma büyüme 75 yıldır bu köyde ikamet ettiğini ve çok ilginç yaşanmış bir anısı olduğunu belirterek, “Köyümüzde yaşayıp eskiden Rusya’ya (Moskova) ya çalışmaya giden Zekeriya Numanoğlu adında bir şahıs vardı. Bu zat Moskova’da çalışıp çok zengin oldu. Kazandığı paraları yatırıma dönüştüremedi. Komünist rejim gelince paraları değiştirdi. Ve bu köyümüzün kişisi çok mağdur duruma düştü. Hatta sigara içecek parası bile kalmamıştı. Bu derenin yüzde 80’i çalışmak için Ankara’dan daha kolay Moskova’ya gidiyorlardı. Oradan kazandıklarıyla yol yapıp köylerine ev yaptılar. Oralarda kalanlarda çok zulüm gördüler. İşkence ile ölüp orada defnedilen birçok akrabamız var” şeklinde konuştu.



Yusuf ve eşi Gülçin Liman, küçükken köyden çıktıklarını 50 sene köye gelmediklerini ifade ederek, “ Yusuf Liman 68 yaşındayım. Elli sene köye gelmedim. Adeta burnumda tutan doğdum yerlere emekli olunca hanıma” haydi hatun” dedim ve geldik. 12 senedir hiçbir yere gitmiyorum. Unuttuğum köyüme gelince sanki yeniden doğdum. Ah gidi yıllar. Burası köy değil şehir gibiydi. Eskiden Ermenilerle birlikte yaşardık. Onlar gitti. Köy bize kaldı. Bu köyden olup gurbete gidip okuyanlar çok. Fenerbahçeli Tarık Daşkın, yeğenimdir. Doktorlar, Avukatlar, Mimarlar yetiştirdi bu köy. Fırıncılar-Pastacılar-Kahveci ve lokantacılarından birçoğu bizdendir. Bende Fırıncıyım. Türkiye’nin her ilinde çalışan köylülerimiz var” dedi.

62 yaşındaki Yüksel Değenek ise köye nasıl geldiklerini şöyle anlattı: “Biz bu bölgeye Mezopotamya’dan-Horasandan yola çıkıp Van, Ağrı ve Erzurum üzerinden geldik. Sahillerde sıtma vardı. Yer olarak havası, suyu ve toprağı elverişli diye burayı seçtik. Bizle beraber bu köyde Ermeniler yaşıyordu. Kavgasız gürültüsüz bir yaşam vardı. Onlar göç edince bizler yerleşik düzene geçtik.”dedi. Cavit Liman; 62 yaşında işletmecilik yapıyor. Pansiyon ve kafe işletiyor. Köyünde yaşayan âlimlerden söz etti. Bize şunları anlattı”1964-1965 de araba yolu geldi. Kadınlarımız ilk kez arabayı o zaman gördüler. Köyümüzde Aziz Numanoğlu adında bir âlim zat yaşıyordu. Üç adet el yazması Kur’an-ı Kerim yazdı. Birisi Erzurum’a gittiğinde çalındı. Daha sonra bu zatı sevmeyenler den birileri abdest alırken ıslak ayakkabısının altında zehir koyup öldürdüler. Hanımı buna çok üzüldü. O zaman bu zat hanımına” üzülme en fazla 30-40 sene sonra onlarda yanıma gelecekler” diyerek teselli etmiş. Bu zat için başka bir canlı olay anlattı. Kito yaylası güneşli bir havada çığ gelerek kopmuş akıyordu. O anda Sait oğullarının koyunları ve çobanı da oradan geçiyormuş. Bu zat eliyle işaret ederek çığın akış yolunu değiştirmiş. Bu rivayeti biz yaşlılarımızdan duyarak büyüdük. Bu zatın mezarlığı köyümüzde uzun zaman kayboldu. Mezarlığın yeri daha sonra bulundu. Çamlıhemşin Kaymakamlığına gittik müracaat ederek 200 metrelik yolun yapılmasını istedik. Hala aynı duruyor.”

10 senedir eşini kaybetmiş yalnız yaşadığını belirten 72 yaşındaki İsmet Koç, “Bu değerli zat’ın mezarlığını ve yolunu yaptırın” dedi.

Bende buradan Diyanet-Vakıflar ve Çamlıhemşin Kaymakamlığına çağrıda bulunuyorum. Lütfen bu gibi değerli zatların en azından mezarlıklarına sahip çıkalım.

İşte Goluna’ dan aktardıklarımız. Bir başka tarihi köyde buluşmak dileğiyle hoşça kalın.