AŞİKÂRA GİZLENMİŞ SESLER












Söyleyin bu hoş sesler,  acep nereden gelir? Surlarda bayraklaşan namlı bir serden gelir. Serhatta kılıç, kalkan; akıncı erden gelir! Mohaç’ta zafer vuran şanlı mehterden gelir!   Yaslan da Gülhane’de bir çınara kulak ver, Ne anlatır maziden; neler fısıldar, ne der? Rüzgarlarla söyleşir,  denizlere sır söyler O sesler aşikâra gizli bir yerden gelir!   Bir Osmanî renk alır, Kanlıca’da akşamlar. Çamlıca kitaplaşır, tarih üflerken çamlar. Ceddimin mirasıdır,  hayat soluyan damlar; Oba oba yurt kuran şanlı neferden gelir!   Süzülür İstanbul’un Hezarfen kanatları. Kapıları tokmaklar Fetih koşum atları. Horasan’da yontuldu öpümlük toynakları; Ölüme ıslık çalan sedef hançerden gelir.   Bin sığınaktır bize,  bin minare gölgesi. Bin başlı gövdemizin,  bir vurur yürek sesi. Bu ses İstanbul’un Ayasofya nefesi. Fetihle destanlaşan o Türk eserden gelir!   Yollar yararak ateş izinde dağ, demirden; El alarak kıratlı, toy bıyıklı emirden! Nuh misali yürütüp gemileri semirden; Çağ dönümlük eşsiz bir büyük seferden gelir!